Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Tam zamanı - O sene Bu sene

Şampiyonlar Ligine katılamadık. Avrupa Liginden elendik. Geriye kupa 3'te devam için play-off oynamak kaldı. Ligde Fenerbahçe galibiyeti ile umutlansak bile Karagümrük hezimeti, yeşeren umutları söndürdü. O zaman, bu sene o sene demenin tam zamanı. Madem geçen sene şampiyon olan takımı bozduk, bu sene kurduğumuz takımın bir şey yapabileceği olanaklı görülmüyor... Tam neşter vurma anıdır bence... Sahada istediği topları alamayan ve bu yüzden verimsiz görülen Maxi Gomez ve geldiğinden beri istikrar tutturamayan Umut Bozok başta olmak üzere maliyeti yüksek katkısı düşük tüm oyunculardan kurtulmanın tam zamanı... Öze dönüp altyapıya bakmanın, çevre illerin alt Lig takımı kadrolarını değerlendirmenin tam zamanı... Bütçeyi artıya geçirip borçları azaltmanın, takımı finans kuruluşlarının cenderesinden kurtarmanın tam zamanı... Bunu başarabilecek bir ruh var Trabzon şehrinde.... Tek gereken "o sene bu sene" diyebilecek bir irade....

2023 gelirken

Kimse okumasa bile yazmaya devam ediyorum, sağlığım ve elbette ömrüm yettiğince de devam etmeyi düşünüyorum. Böyle sene sonlarında yazdıklarıma dönüp baktım bu sabah... 2009 Aralık'ında meselâ şöyle yazmışım: Neyse ki benim öyle gerçekleşmeyen büyük planlarım yok, uzun zamandır. Çünkü gerçekten plan yapmayanlardanım. Öyle arada gaza gelip bir şeyler çiziktirdiğim olduysa bile bunlar gerçekleşmese dünyanın sonunu getirmeyecek türden. Dönüp 2009'u, ki bizim için büyük sevinçler ve endişeler yılı olmuştu, uğurlamaya hazırlandığımız tarihlerde yazdığım yazıyı okudum. Aklıma Kayahan'ın söylediği şarkı geldi: Değişen hiç bir şey yok sevdiceğim. Bir telaş, bir heyecan yollardayız... Biz yetişkinler için pek bir şeyin değişmemesi üzünülecek bir durum değil aslında. Malum, yaşımız kemale (ne ise o artık) yaklaşırken değişimler olumsuz oluyor çoğunlukla. Bebeklere ise her gün mucizeler getiriyor. Koltukta desteklerle oturmalardan, desteksiz oturmaya, sürünüp yuvarlanmadan, emeklemeye...

2022 biterken

Blogum artık 18 yaşında. 17 Kasım 2004 senesinde ilk yazımdan bu yana 18 koca sene geçti. Bu 18 yılda neler neler oldu. Hayatımda bir çok değişen ve gene bir çok değişmeyen var. Hâlâ aynı kişi ile evli, hâlâ aynı iş yerinde çalışıyorum. Artık iki(z) kızımız var, artık yeni bir şehirde yaşıyoruz.  Peki blogla ilgili neler değişti derseniz, aslında pek de bir değişiklik yok. Hâlâ az okunan, çok yazılan ve tek yazarlı bir blog. Hâlâ reklâm yok, olması da düşünülmüyor... Bu sene 23 kitap notu eklemişim. Toplam kitap sayısı 400 oldu. Sene ortalaması da 22'nin az üzerinde, ki benim okuma hızıma uyan bir istatistik. Ayda ortalama 2 kitap... Heyecanla, umutla girdiğimiz bir sene 2023. Cumhuriyetimizin 100. senesini kutlayacağız 29 Ekim'de... Şimdiden nice senelere... Herkese mutlu yıllar... 

Herkes Herkesle Dostmuş Gibi / Barış Bıçakçı

Barış Bıçakçı külliyatını okumaya devam ediyorum. Herkes Herkesle Dostmuş Gibi, Bıçakçı'dan okuduğum ikinci eser oldu. 2000 yılında İletişim Yayınları'ndan çıkan eseri, 2009 yılında yapılan 3. baskısından okudum. İletişim Yayınları'nın web sayfasındaki bilgilere göre 16. baskısı yapılmış son olarak.  Eğer bir romansa elimdeki, 50 - 60 sayfa ile başlıyorum okumaya. Sonra zaman buldukça, 50 - 60 sayfa ile sürdürüyorum okumayı. Herkes Herkesle Dostmuş Gibi'yi aldığımda, 114 sayfalık eseri iki okuma seansında bitireceğimi düşündüm. Tam üç kez yeniden başladım okumaya. Her seferinde 30 - 40 sayfa okuyup, kenara koyuyordum. Sonra fark ettim ki bu eseri tek seferde okuyup bitirmem gerekiyordu.  Sonunda dün gece, tam da düşündüğüm gibi, iki saatte okuyup bitirdim .  Bu kadar etkileyici bir kalemle bu kadar geç tanışmamın hüznünü hissettim, satırlar ilerledikçe. Gene bir novella, Herkes Herkesle Dostmuş Gibi. Türkçe'de benzerine rastlamadığım bir üslup ile yazılmış. Öykü baş...

Bozkırkurdu / Hermann Hesse

O kadar çok kitabını okuyup, bugüne kadar bloga eklemediğim başka bir yazar var mıdır bilemedim. Cümleyi yazarken bir yandan düşünüyordum ve fark ettim ki Hermann Hesse'nin yanısıra Boris Vian'dan da bir çok kitap okudum ve blogda sadece bir eserinden bahsettim. Neyse, geç olsun güç olmasın diyerek Bozkırkurdu hakkındaki notlarıma başlayayım.  Hesse'den blogda söz etmemiş olmamın nedenini tahmin etmişsinizdir, doğru bildiniz... Her iki yazarı okuduğumda, blog yazmaya başlamamıştım henüz. Blog yazmasam bile, o günlerde de kitaplara dair notlar alıyordum. Bu yazıyı hazırlarken o notlarımdan yararlandım.  Bozkırkurdu, belli bir yaştan önce okunduğunda tam anlaşılamayacağını düşündüğüm romanlardan. Çeviri eserlerde, çevirmen de önemli oluyor. Almanca yazılan eserlerde Kamuran Şipal ve Ahmet Cemal'in çevirileri varsa onları tercih ediyorum. Bozkırkurdu'nu Kamuran Şipal çevirisinden okumuştum.  Romanın hissettirdiklerinden bahsetmek istiyorum bu yazımda. Sonuçta romanın a...

Beyoğlu'nda Gezersin / Osman Yıldırım

2022 yılının son haftasına başlarken, 18 yaşındaki bloguma, eğer yanlış hatırlamıyorsam, ilk kez bir şiir kitabı ile ilgili notlarımı ekliyorum. Pek kıymetli Osman Yıldırım'ın elli beş şairin altmış beş şiirinden seçerek oluşturduğu Beyoğlu'nda Gezersin adlı eseri, tahmin edebileceğiniz gibi, Beyoğlu üzerine yazılmış şiirlerden oluşuyor. Eserde Osman Bey'in şiirleri de var.  Başka hangi yazarlar ve hangi şiirleri var diye soracak olursanız, beni en çok etkileyen Avni mahlası ile yazılmış beyti ile Fatih Sultan Mehmet derim. Bu yazıda tüm şairlerin isimlerini sıralanamayacağım ama Necip Fazıl Kısakürek'ten Vedat Türkali'ye, İlhan Berk'ten Attila İlhan'a, İstanbul denildiğinde ilk akla gelen Fazıl Hüsnü Dağlarca'dan Orhan Veli Kanık'a bir çok ünlü şair, seçilen eserleriyle kitabın konuğu olmuş.  Beyoğlu, Galata, Haliç, Tarlabaşı ve Tophane olarak mekâna göre tasniflenmiş şiirler. 144 sayfalık eseri kitabevlerinde bulmanız biraz zor. Mâlum dağıtım sorun...

Dünya Kupası 2022 - son

  Bir kez daha tahminlerimde yanıldım. Hem üçüncülük maçında hem final maçında kaybeden ülkelerin kazanacağını öngörmüştüm. Üçüncülük için Hırvatistan'ı şanslı görenler çoğunluktaydı. Ancak finali Fransa'nın kazanacağını tüm yorumcuları söylüyordu. Ben Arjantin'in kazanmasına sevindim. Mbappe'nin kupa tarihinin en golcü ismi olacağını düşünüyorum, eğer sakatlık gibi talihsizlikler yaşamaz ise. Sonuçta dört senede bir düzenlenen organizasyonun sonuna gelindi. Katar'da görevli giden arkadaşların anlattıklarına göre son derece iyi işleyen bir sistem kurulmuş. Para sorunu olmayınca çölün ortasına neler kuruluyor şaşmamak elde değil. Yeniden lige döneceğiz. Yoğun bir program futbolseverleri bekliyor. Hafta arası maçlarının da oynanacağı haftalar, bakalım kimin şampiyonluğu ile sonuçlanacak...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

değişiklik

Sabah uyandığımda bugünün de diğerleri gibi geçeceğini düşünmüştüm. Aynı şeyleri yapıp, aynı saatte aynı yoldan döneceğimi eve. Oysa bu gördüğünüz geçidi kullanıyorum bu kez.  Aslında bir kaç sokak değişikliği tek yaptığım. Kim bilir hangi zamanda yapılmış bu saray kompleksinin kenarındaki yapıya düşürdüm yolumu.  Küçük değişiklikler yapmak gerek hayatta. Bazen öğlen yemeği için tercih ettiğiniz mekânı, bazen kalvaltıda yediğiniz zeytini, bazen ise ev - iş - okul arasındaki sokağı.     

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Rangers - Fenerbahçe maçı devre arası yorumlarım

Blogumda futbola dair yazı sayısı fazla değil. Böylesini ise ilk kez deniyorum. Saat itibariyle 14 Mart 2025'e girdiğimiz bu dakikalarda, İstanbul'da 3-1 kaybettiği maçın rövanşında en az iki farklı galibiyet arayan Fenerbahçe'nin ilk yarısını 1-0 önde bitirdiği maçın devre arasına dair görüşlerimi kayda geçiriyorum. İlk yarıyı tek cümle ile özetlemem gerekirse, iyi oynamasak da golü bulduk, derdim. Rangers'ın oyunun kontrolünü elinde tuttuğu, arada kalemizde tehlikeli pozisyonlara girdiği, bizimse bir türlü organize ataklar geliştiremediğimiz bir ilk yarı izledik.  İkinci yarıda, uzatmalara gitmek için iki farklı galibiyet şart. Başka bir ifade ile, gol yemeden en az bir gol daha bulmalıyız. Talisca ve El Nesri gibi her an skora katkı yapabilecek oyuncuların olduğu Fenerbahçe, bunu başaracaktır.  Maç sonu yorumlarımı da sıcağı sıcağına kaydedeceğim.