Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Oyunculuğunu büyük keyif ile izlediğim Fırat Tanış'ın Yani adlı şarkısının, ki ilk dinlediğimde Bülent Ortaçgil'in bir şarkısının cover'ı olduğunu düşünmüştüm, sözlerinden alıntı ile bir başlık oluşturdum. Yazı, şarkının aksine aşk ile ilgili değil. Konumuz bir kez daha sayısal karasal yayıncılık. Bugünlerde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) adını ana haber bültenlerinde duyar oldunuz. RTÜK üyelerinin nasıl belirleneceğine dair hükümler RTÜK Kanunu'nda yazılı. Buna göre RTÜK üyelerini önerme hakkı, TBMM'de temsil edilen ve grubu bulunan siyasi partilerin sandalye sayısına göre bir dağılıma göre yapılıyor. Üye önerme hakkına sahip siyasi parti iki aday ismi öneriyor. Bu iki adaydan birisi Meclis Genel Kurulu'nca seçiliyor. RTÜK'ün adının haberlerde geçmesinin nedeni AK Parti tarafından önerilen isimlerden birisinin ayrılması ile boşalan üyelik için kimin öneri hakkının bulunduğuna ilişkin tartışma. Takip ediyorsanız son haftalarda AK Parti'de...