Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Yandaki kareyi 2019 yılının ilkbaharında çekmiştim. Fırsat buldukça Eymir kenarına indiğim, kiraladığım üç tekerlekli bisiklet ile gölün çevresini dolaştığım günlerin birinde. Göl turuna Oran tarafındaki kapıdan başladığımda yolun yarısında karşıma çıkardı sazlıklar. 2019'un son baharında, göl etrafında koşmaya başlamıştım. Sazlıkları gördüğümde yolu yarılamış oluyordum ve istisnasız her seferinde kafamın içinde aynı şarkı çalmaya başlıyordu: Sazlıklardan havalanan... Yolun kalan yarısı boyunca bana eşlik eden bu şarkının, verdiği enerji ile parkuru tamamlardım. Dün gece öğrendiğim haberin ardından aynı şarkı çalmaya başladı... Siz bilmezsiniz diye başlardı büyüklerimiz, son zamanlarda şarkıları çok duyulmayan bir sanatçının vefatı üzerine. Şimdi ben aynı kalıbı, kızlarıma İlhan İrem'i anlatmak için kullanıyorum. Hissettirdiklerin için teşekkürler. Şarkıların ve yazıklarınla kalbimizde yaşamaya devam edeceksin.