Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Hiç, yoktan iyi midir?

buz tutar bir yanımız bir yanımız bahar bahçe @ Eymir Gölü Bitmemiş bir yazı olsa da yayınlamak istedim. Eymir Gölü etrafında koştuğum dönem hazırlamaya başlamıştım. Tamamladığımda yayınlarım diye düşünmüştüm. Tamamlanamayacak gibi görünüyor. Belki gelen yorumlar ile zenginleşir.... Buyurun o zaman, " hiç " " yoktan " " iyi " midir? Koşarken aklıma geldi. Aklımda kalmasın, kayıtlara geçsin dedim ve yazdım. Başlık, Erkan Oğur'un Hiç adlı albümünden.  Hiç, yoktan iyi midir?  İlk okuduğumda da çok etkilemişti bu söz. Kelime oyunu yapmaktan ziyâde düşündürmeyi amaçlayan bir yazı demiştim kendime. Bugün koşarken neden aklıma geldi, emin değilim.  "Hiç"lik, insan beyninin algılayabileceği bir şey değilmiş gibi geliyor bana. "Yok"luk, öyle değil meselâ. İki kelimenin arasında, bir ara var olmuşluk farkı var. Yok, bir zamanlar varmış bilgisini de içinde barındırıyor. En azından bence böyle. Oysa hiç bambaşka. Eminim seyretmişsi...

Puslu Kıtalar Atlası / İhsan Oktay Anar

Bugünekadarhiçkitabınıokumadığımyazarlarlistesi , 12 isim ile başlamıştı. Artık listede 9 isim kaldı. Kemal Tahir ve Attilâ İlhan 'ın ardından İhsan Oktay Anar'dan da bir kitap okumuş oldum, Puslu Kıtalar Atlası'nı bitirerek.  İletişim Yayınları'ndan ilk baskısını 1995 yılında yapan eserin 2019 tarihli 64. baskısını okudum. 238 sayfalık roman hakkında kısa bir not eklemek olmaz. Uzun not için ne kadar enerjim var, emin değilim ama en azından orta uzunlukta bir not niyetiyle başladım bu yazıya... Öncelikle İhsan Oktay Anar'ın diğer eserlerini de okumak isteği duyduğumu belirteyim. Masalsı bir roman, Puslu Kıtalar Atlası. Romanı bitirdiğimde aklımda kalanlardan hareketle, vermek istediği mesajı, ki belki de böyle bir mesaj yoktur, son derece üstü kapalı tutmayı tercih etmiş Anar. Bölümler arasındaki bağlantıyı kurabilmek için oldukça dikkatli okumak gerekiyor, elinizin altında internet bağlantısı da olmalı. Bu sayede filuri, metris, palanka duvarı, kolomborne,...

Şubat 2020 değerlendirmesi

pasajlar... gizem... İstanbul Her ayın son pazartesi yapmaya çalıştığım, geçmiş ayın değerlendirmesi serisinin Şubat sayısı ile birlikteyiz... Aslına bakarsanız, 2 gün de olsa, kısa bir ay olunca yazılacaklar o kadar uzun olmuyor... Kısaca geçmek gerekirse; Osmanlıca, istediğim hızda ilerlemiyor ne yazık ki.  Yeni kitap almamaya devam ediyorum. Az konuşup çok düşünmenin ilk bölümünü yapabiliyorum... İkinci bölüm ise daha fazla çaba göstermeliyim. Spor, 2020'nin en başarılı bölümü. Neredeyse her gün, aksatmadan yürüyorum... Mart ayı değerlendirmesinde görüşmek dileğiyle...

20/02/2020

Sadece 0 ve 2'lerden oluşan bir tarih... Bugünü yazısız geçemezdim.  Nasıl bir gelecek bekliyor bizden sonraki kuşağı, kestirmek kolay değil. Vonnegut'un Otomatik Piyano adlı distopyası kadar bile insancıl olmayacağından endişeliyim, uzunca bir süredir. "Dünya" adlı sahnede "figüran" rollerini üstlenenlere duyulan "ihtiyaç", her geçen sene azalıyor. "Sistem", artık varlığına pek ihtiyaç duyulmayan bu "figüran"ları daha ne kadar "besleyecek"? Farkındayım, karamsar bir yazı oldu/oluyor. Ancak, haberleri izlediğinizde karamsarlığa kapılmak işten değil. Neyse, enseyi karartmamak gerek gene de...

Otomatik Piyano / Kurt Vonnegut

Ellen Meiksins Wood'un  Sınıftan Kaçış adlı kitabına dair yazdığım notu aşağıdaki paragraf ile bitirmiştim: Wood'un yazdıklarına ya da eserde eleştirilen akımların savunduklarına dair yorum yapmam ise mümkün değil. Öyle bir birikime sahip değilim. Tek söyleyebileceğim, yakın gelecekte insana ihtiyaç duymayan bir üretim sürecini göreceğimiz. Böylesi bir dünyada teorik bilgileri güncellemek, ezberleri bozmak gerekecek.  Yazımı okuyan bir arkadaşımın önerisi ile haberdar oldum Otomatik Piyano'dan. Gene aynı arkadaşımdan alıp kısa sürede okuyunca, Kurt Vonnegut'un 1952 yılında, üretime dair her işin makineler tarafından yapıldığı, insanları IQ puanlarına göre sınıflandırıldığı, kimsenin aç ve açık olmadığı ancak boş ve işlevsiz kalmanın dayanılmaz ağırlığı ile "insanlıktan çıktığı" bir dünyayı anlattığını gördüm.  İrma Dolanoğlu Çimen'in çevirisi ile Haziran 2018'de April yayıncılığın baskısından okudum, 374 sayfalık romanı. Kitapta elektron tüpl...

Heykeltraş Babam / Oylum Öktem İşözen

Göz yaşları içinde bitirdiğim bir kitap oldu Heykeltraş Babam. Tankut Öktem 'in adı, belki tanıdık gelmiyor. Oysa eserlerini gördüğünüze eminim. Bir çok kentte bir çok farklı eseri bulunuyor. Kitabı yazan kızı Oylum Öktem İşözen, incelikli ve duygu dolu bir dil ile anlatmış babasını, hayatını ve eserlerini.  Kitapta anılara da yer verilmiş, Tankut Hoca'nın eserlerine yansıyan kişiliğinin ipuçları da var, hayata bakışının izleri de. Tüm bunların yanı sıra, okuyanın içine işleyen ve her satırda gözleri dolduran bir özlem, babaya duyulan hasret...  Hayykitap'tan Haziran 2009'da çıkmış bu kıymetli eserin ilk, ve sanırım tek, baskısını okudum. Baba olmasam da bu kadar etkilenir miydim bu kitaptan bilemiyorum ama sizlere  Oylum Öktem İşözen'in babası Tankut Öktem'i anlattığı bu eseri okumanızı özellikle öneriyorum.  

Kurt Kanunu / Kemal Tahir

2019'un sonlarında belirlediğim 12 yazarın kitaplarından okumaya devam ediyorum. Fena Halde Leman'ın ardından, okumakta çok geç kaldığım Kurt Kanunu'nu bitirdim. Yakın tarihe merakıma karşın bugüne kadar Kemal Tahir okumamış olmak büyük bir eksiklikti. Asıl adı  İsmail Kemalettin Demir olan yazarın hayatına dair merak ettiklerinizi, uzunca bir aranın ardından yeniden kavuştuğumuz, Wikipedia 'dan öğrenebilirsiniz.  Tekin Yayınevi'nin 2004 yılında yaptığı 9. baskısından okuduğum Kurt Kanunu, 1926 yılında Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya düzenlenmesi planlanan ve planlanma aşamasındayken ortaya çıkartılan suikast girişimi sonrası Kara Kemal Bey ve Abdülkadir Bey'lerin yaşadıklarından yola çıkarak İttihat ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dönemlerine dair tespitler içeren bir tarihi roman. Kolay okunan, bol diyaloglu ve üç anlatıcılı bir kurgusu var. Kara Kemal Bey, nam-ı diğer Küçük Efendi, İ...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve ...

değişiklik

Sabah uyandığımda bugünün de diğerleri gibi geçeceğini düşünmüştüm. Aynı şeyleri yapıp, aynı saatte aynı yoldan döneceğimi eve. Oysa bu gördüğünüz geçidi kullanıyorum bu kez.  Aslında bir kaç sokak değişikliği tek yaptığım. Kim bilir hangi zamanda yapılmış bu saray kompleksinin kenarındaki yapıya düşürdüm yolumu.  Küçük değişiklikler yapmak gerek hayatta. Bazen öğlen yemeği için tercih ettiğiniz mekânı, bazen kalvaltıda yediğiniz zeytini, bazen ise ev - iş - okul arasındaki sokağı.     

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm.