Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Profil Yayınları'ndan Mayıs 2013'te çıkan kitap, adından da anlaşılacağı üzere matematik ile ilgili. Eserin yazarı Ian Stewart matematik profesörü, cep boy olarak tasarlanan kitap, bu haliyle 228 sayfa. Tercümesini Zeynep Ertan yapmış. Üniversitede matematik eğitimi almayı düşünen ancak bir takım endişeler taşıyan Meg adlı hayali genç kıza yazılan mektuplar ile ilerliyor eser. Her mektup, Meg'in farklı kaygılarını gidermeye yönelik. Temel eğitimde matematik adlı derste anlatılanların aslında büyük ölçüde "matematik"in bir parçasını oluşturan aritmetik olduğunu açıklayarak başlıyor Stewart. Kodlama teknolojilerinden GPS'e evrenin modellemesinden bilgisayarlara kadar modern dünyada olmazsa olmazımız bir çok gelişmenin arkasında matematikçilerin buluşlarının yattığını görmek etkileyici. Ülkemizde üniversite eğitiminin meslek edinme amacıyla yapıldığı ve sonunda, ne yazık ki çoğunlukla, bu amacın da yerine gelmediği bir gerçek. Oysa üniversite bilimin ...