Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Dikimevi - Kızılay arası kaç sene?

2015, Ankara Soru abes gelebilir kimilerine. Aslına bakarsanız başlığı, yazıya başlarken akıl ettim. Yazıyı okuyunca siz de hak vereceksiniz, bu yazıya en uygun başlık budur. Anlatayım efendim: Üç yaşından bu yana Ankara'da yaşayan ve kente aşık bir insanım. Şaka ya da kinaye değil sözüm. Gerçekten aşığım bu kente. Aslına bakarsanız, kişiler arasındaki aşk ilişkisi için geçerli olmasa da bu söyleyeceğim, kente aşk için tek sebep, kenti tanımak. Dediğim gibi bir kişiye aşık olmak için tanımamak gerek belki de, neyse konuyu dağıtmayayım şimdi. Zaten bir süredir pek toplu da durmuyorum, bu konuya ise hiç girmeyeyim. Ne diyordum, evet ben Ankara'ya aşığım, çünkü Ankara'da kendimi rahat hissediyorum. Her semtini biliyorum, her semtte neyle karşılaşacağımın farkındayım. Sürpriz yapmıyor bana, caddeler, sokaklar... Kendimi hatırladığımda Tuzluçayır mahallesinde oturmaya başlamıştık. Aslında İncesu mahallesinden de hatırladıklarım var ancak asıl anılarım yolağzına ...

Belki Defne / Nihal Yeğinobalı

Türk edebiyatının güçlü kalemlerinden birisi Nihal Yeğinobalı. Belki Defne, yazarın yakın tarihte yayınladığı romanın adı. Romanın benim okuduğum kopyası ile ilgili bilgileri paylaşamıyorum ne yazık ki, aslında ne mutlu ki. Romanı geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğim İstanbul seyahatinde, okumaya fırsat bulursam diye bavula koymuştum. Daha İstanbul'a gittiğimin ikinci gününde roman bitmişti bile. Seneler sonra görüştüğüm ve kızlarının adı Defne olan arkadaşlarıma hediye edeyim diye düşündüm, ancak unuttum. Kısmet gene senelerdir görüşmediğim ve bu uzun ayrılığın artık bitmesi gerektiğini düşünüp harekete geçmem sonucu görüştüğüm bir arkadaşımınmış. Umarım benim kadar keyif alarak okur. Gelelim romana. Yeğinobalı, 1970'lerin İstanbul'unda, aslında Kadıköy / Moda civarlarında geçen bir hikaye anlatıyor bizlere. Açılışında kahramanlardan birisinin öldüğünü öğreniyoruz, aradan yıllar geçmiş elbette. Kadın kahraman, bir dönem ilişkisi olup olmadığını bilemediğimiz, ancak ke...

DAB mı DRM mi yoksa sayısal radyo mu?

Kimileri kısaltmalara bayılır. Kısaltmalarla, hele bunların İngilizce telaffuzlarıyla konuştukça, daha bilgili göründüğünü düşünür. İşin acısı, kendisini dinleyenler de aynı fikirdedir. Di Ey Bi mi Di Ar Em mi demek yerine sayısal radyoda hangi standart seçilmeli sorusunu sorduğunuzda aynı karşılığı alamazsınız ülkemizde. İlla, Di Ey Bi Pılas demeniz gerekir öncelikle.  Bu, büyük olasılıkla gereksiz girişin ardından gelelim konumuza. Konumuz radyoda, özellikle İstanbul ve Ankara'da artık dinlenemez hale gelmiş FM bandının alternatifleri; sayısallaştırılmış FM ya da herkesin aşina olacağı ifadesiyle dinlenebilir, kaliteli, cızırtısız radyo... İşin teknik ayrıntılarına girmeyeceğim. Biliyorum ki teknik ayrıntılarla dolu yazılar, blogumun okuyucu kitlesi için gereksiz. Bu arada, bu yazının  daha teknik ayrıntı içeren bir sürümünü bir kaç güne kadar TVTechTR.blogspot.com adresli İngilizce blogumda yayınlayacağım. Orada parametrelerden, multistandard chipset'...

Şeref Stadının başına gelenleri anlamdan frekans nedir anlayamayız

Şeref Stadyumu Beşiktaş Jimnastik Kulübünün ilk sahası olarak da bilinir. Sahanın yapılması konusunda çok uğraşan Şeref Bey, ne yazık ki saha bittiğinde gerçeğe ulaşmış ve yalan dünyaya veda etmiş. Şeref stadı, Boğaz kenarında, bugünlerde kapısından içeriye adım atmanızın bile zor olduğu Çırağan Kempinski otelinin temellerinin olduğu alan aslında. 1985 yılına kadar bir şekilde saha olarak kullanılan bu mekan, ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca  Sanbar grubuna tahsisi gerçekleştirilmiş.  Peki kıymetli okuyucularım, bu Şeref Stadı ile Ultra High Frequency (UHF) bandının, karasal yayıncılık için kullanılan bölümüyle (470 - 862 MHz) ilgisi ne derseniz, hemen onu anlatmaya çalışayım.  UHF bandı, açık adıyla Ultra High Frequency 300 MHz - 1 GHz aralığındaki frekans bandına verilen isim. Bu aralar pek sık tartışılan ise 470 - 862 MHz bandı. Bu aralık, karasal televizyon yayınlarının yapılageldiği bant. Karasal televizyon yayını ise, eskiden "kılçık anten" ile ...

Türkiye Kurulurken Kürtler (1916-1920) / Sinan Hakan

Cumhuriyetin ilk yılları ve Osmanlı'nın son yıllarına ilişkin okumalarıma devam ediyorum. Bir fırsat bulduğumda, bu konuya ilişkin kitapları ayrı bir etiketle belirlemek iyi olacak. Hem benim için, hem sizler için.  Sinan Hakan, Van'ın Gevaş ilçesi doğumlu bir inşaat mühendisi. Hali hazırda Ak Parti'den seçilen Gevaş Belediye Başkanı. 2013 yılında çıkan kitabının, aynı yıl yapılan ikinci baskısını okudum. İletişim Yayınları'nca basılan kitap 380 sayfa. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Atatürk'ün Bütün Eserleri ve Kazım Karabekir'in anıları başta olmak üzere çok sayıda kaynak gösterilmiş. Bunların yanı sıra Hakan, yorum ve tespitlerde de bulunarak, sadece belgelerden oluşan bir kitaptan fazlasını ortaya koymuş.  Günümüzde yaşadığımız en kanlı sorunların başında gelen ve farklı adlarla anılsa bile insanların ölmesine neden olan sürecin nüvelerinin geçmişte, hatta muhtemelen 1916'dan da önce var olduğunu gördüm eseri okuyunca. Sonuçta biz unutmuş olsak...

Onlarlaydım ama onlardan değildim / Cüneyt Özdemir

Aslına bakarsanız kitabın adı bile herşeyi açıklıyor. Bilmeyenler için yazayım, Cüneyt Özdemir ABD'nin Irak'ı işgali sırasında ordu içerisine gömülü olarak görev yapacak "gazeteci"lerden birisiymiş. Bu görevini kitaplaştırmış. Kitabın adı, görevin yüklediği sorunları yansıtıyor bir yerde.  Murathan Mungan'ın bir şiirinde dediği gibi kendin içindeyken kafan dışındaysa çemberin pek çaresi yok galiba. Mutsuz olacaksın. Ya da Özdemir gibi kitap yazıp aslında ne kadar ulvi bir amaç uğruna orada olduğuna ikna etmeye çalışacaksın, bizden çok, kendisini.  Türkiye'den gömülü olmaya hak kazanan ya da bunu kabul eden tek isim olduğunu da ekleyeyim.

benim Paris maceram

Paris'te geçirdiğimiz 2014 yılı bana, özellikle kendimle ilgili, epey şey öğretti. Blogda Paris konulu üç kişiyle dört söyleşi yayınladım bu güne kadar. İki yeni söyleşinin de sorularını gönderdim, sevgili arkadaşlardan yanıtlarını bekliyorum. Bu arada, orada sekiz ay kadar yaşamış olarak, ben nasıl hatırlıyorum, neler düşünüyorum dedim kendime ve aşağıdaki söyleşi çıktı ortaya. Muhtemeldir ki bu söyleşi, ilerleyen dönemlerde yeni soruların eklenmesiyle uzayacak.  Paris'e ne zaman ve neden gittim? 2014 Ocak ile Ağustos ayları arasında Paris'teydik ailecek. Aslında Haziran başına kadar tüm aile, Temmuz ayında ise iki kişilik orijinal haliyle ailemiz Paris'teydi. Nedeni basit, eşin iş durumu :)  Ne bekliyordum, ne buldum? Aslında beklediğim fazla bir şey yoktu. Ankara'da kendi rutininde süren ve gittikçe sıkıcılaşan iş ortamından uzaklaşacağımı düşünerek heyecan bile duymuştum ilk başta. Sonradan, gün yaklaşınca, ev bul, çocukların okullarını planla, ...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

değişiklik

Sabah uyandığımda bugünün de diğerleri gibi geçeceğini düşünmüştüm. Aynı şeyleri yapıp, aynı saatte aynı yoldan döneceğimi eve. Oysa bu gördüğünüz geçidi kullanıyorum bu kez.  Aslında bir kaç sokak değişikliği tek yaptığım. Kim bilir hangi zamanda yapılmış bu saray kompleksinin kenarındaki yapıya düşürdüm yolumu.  Küçük değişiklikler yapmak gerek hayatta. Bazen öğlen yemeği için tercih ettiğiniz mekânı, bazen kalvaltıda yediğiniz zeytini, bazen ise ev - iş - okul arasındaki sokağı.     

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Rangers - Fenerbahçe maçı devre arası yorumlarım

Blogumda futbola dair yazı sayısı fazla değil. Böylesini ise ilk kez deniyorum. Saat itibariyle 14 Mart 2025'e girdiğimiz bu dakikalarda, İstanbul'da 3-1 kaybettiği maçın rövanşında en az iki farklı galibiyet arayan Fenerbahçe'nin ilk yarısını 1-0 önde bitirdiği maçın devre arasına dair görüşlerimi kayda geçiriyorum. İlk yarıyı tek cümle ile özetlemem gerekirse, iyi oynamasak da golü bulduk, derdim. Rangers'ın oyunun kontrolünü elinde tuttuğu, arada kalemizde tehlikeli pozisyonlara girdiği, bizimse bir türlü organize ataklar geliştiremediğimiz bir ilk yarı izledik.  İkinci yarıda, uzatmalara gitmek için iki farklı galibiyet şart. Başka bir ifade ile, gol yemeden en az bir gol daha bulmalıyız. Talisca ve El Nesri gibi her an skora katkı yapabilecek oyuncuların olduğu Fenerbahçe, bunu başaracaktır.  Maç sonu yorumlarımı da sıcağı sıcağına kaydedeceğim.