Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Yeni televizyon, yeni bir blog yazı konusu: Uygulama değerlendirme

10 yaşını geçmiş, artık belli bir okunma sayısına ulaşmış olması gereken blogum, bir türlü istediğim düzeye çıkamıyor. Öyle çook büyük beklentilerim yok aslına bakarsanız. Sektörde adından söz ettirecek, referans olarak gösterilen bir radyo/televizyon teknolojileri blogu olsun; kitap severlerin uğrak noktalarından olsun; Ankara'nın farklı mekanlarının tanıtıldığı bir yer olsun; ilginç söyleşilerle kimsenin aklına gelmeyecek konularda bilgiler versin; farklı mekanları tanıtsın; gezilecek yerlerle ilgili iyi fotograflarla süslenmiş yazılara da yer versin.... Kabul çok şey yapmaya çalışınca hiç birisi tam olmuyor. Olsun, pişman değilim, zaten ben bunları anı olsun diye yaşadım :) Bu bir çok farklı bölüme bir yenisini eklemekten ne çıkar dedim ve karşınızda "aptal" kutusunun "akıllı" halinin üzerine yüklenebilen uygulamaların değerlendirildiği Smart TV APPs değerlendirme bölümü. Şimdilik ücretsiz olanlarıyla başladım. Facebook ve LinkedIn'de duyurduğu...

Over The Top TV nereye gidiyor, IBC 2015'ten son gelişmeler...

Aslında OTT ve IBC 2015 başlıklı bir yazı yayınladım. Ancak işin boyutu bir değil iki değil. Bu yüzden konunun farklı bir boyutunu başka bir yazıda ele almam gerektiğini düşünerek, sizleri bir kez daha yoracağım. Teknik yazılardan sıkılan okuyucularımın affına sığınarak, olabildiğince herkese hitabeder hale getirmeye çalışarak OTT işini deşelim: Hatırlar mısınız bilmem bir cinayet masası komiseri vardı: Behzat Ç adında. Bu zatın başrolde olduğu, epey sinkaflı küfrün geçtiği ve bipten diziyi izleyemez olduğumuz bir Behzat Ç. klasiği vardı pazar gecelerini dolduran. Bu diziyi internet sitesinden +18 etiketiyle bipsiz izleyebiliyorduk. Hatırladınız değil mi? İşte OTT, bu ve benzeri içerikleri RTÜK denetimine tabi olmadan yayınlamaya yarayan internet gibi, platform gibi bir şey aslına bakarsanız.  Peki neden ve nasıl RTÜK denetimine tabi olmayan bir platform olabiliyor? İşin sırrı IP'de ve internetin "özgür"lüğünde ve daha başka bir çok şeyde aslında. Bir kere, RTÜ...

İttihat ve Terakki Cemiyeti / Kazım Karabekir

Yakın tarihimizle ilgili eserleri okumaya devam ediyorum. İş Bankası ve Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan çok sayıda anı kitabı var sırada bekleyen. Kazım Karabekir ismini, ASKİ Genel Müdürlüğü'nün yer aldığı cadde ismi olarak bilenler, ne yazık ki çoktur. Karabekir'i sadece doğu cephesi komutanı olarak bilenler de az değildir. Oysa Karabekir, Harp Okulunu ve Kurmay Okulunu birincilikle bitiren İttihat ve Terakki'nin ikinci kez kurulmasında aktif görev alan, Manastır'da örgütü Enver Bey ile birlikte oluşturan, deyim yerindeyse "beyin takımının" içerisinde bir Osmanlı zabitidir.  Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan İttihat ve Terakki Cemiyeti adlı eser, devrim tarihimizin köşe taşlarından olan örgütün kuruluşundan 31 Mart olayına kadar geçen süreyi anlatıyor. Aynı dönemi İbrahim Temo'nun anılarında ve daha bir çok kitaptan okuyunca çok daha öğretici oluyor. Karabekir'in bu kitabında bir dip not önemli. Dipnotta Mustafa Kemal'in Mart 1...

hangi televizyonu alayım? daha doğrusu televizyonu değiştirsek mi?

"Bir süredir televizyon izlemiyorum."  Böyle diyenlere gündemdeki diziyi sorduğunuzda, son bölümün sürpriz finalinin her sahnesini ayrıntılarıyla hatırladığını görebilirsiniz.  "Ama sen televizyon izlemiyordun"   derseniz,  "internetten izledim"  yanıtını alırsınız.  Sanki ikisi arasında bir fark varmış gibi. Aslında bu başlangıcı, yayıncılık dünyasında değişen değer zinciriyle ilgili bir yazı için kullanmayı planlıyordum. Neyse, belki ona da bu başlangıç ile giriş yaparım :) Bu yazının amacı, son bir kaç haftadır gidip gelen bir fikirle ilgili araştırmalarımı paylaşmak:  Televizyonu yenilesek mi? Evliliğimizle yaşıt bir televizyonumuz var ve kendisinden son derece memnunuz. HDMI bağlantısı yok. Dahili DVB-S2 alıcısı da yok. Aslında olması da olanaksız, çünkü televizyonumuz üretildiğinde bunlar henüz tasarlanmamıştı. 63 ekran, sanırım 25 inç oluyor karşılığı, bir Sony. Çocukların izlediği dakikalar dışında kapalı duruyor. Haber, ...

IBC 2015'in ardından DRONE

Ben merak ettim, belki başka merak edenler de vardır diye öncelikle bu DRONE kelimesi neyin kısaltması onunla başlayalım. Evet, DRONE bir kısaltma: D ynamic R emotely O perated N avigation E quipment. Kelime kelime çevirirsek; dinamik uzaktan kumandalı seyir cihazı. Bizdeki kısaltması da kötü değil aslında İHA; İ nsansız H ava A racı.  IBC 2015'te farklı büyüklük ve özelliklerde bir çok DRONE sergileniyordu. Hatta F, Basın Merkezi'nin de olduğu, Blok'un önünde, açık havada bir DRONE gösteri merkezi oluşturulmuştu. Bildiğimiz haber amaçlı kameraların bile taşınabildiği DRONE modelleri sergileniyordu. Mikro kameralı 4K kayıt yapabilen, cep telefonuna çektiği görüntüleri anlık olarak gönderebilen, birkaç saat boyunca havada kalabilen, alt kamerası ve sensörleri ile güvenli inişler yapabilen, yani kısacası ne ararsanız vardı fuarda. Farklı üreticilerin, farklı özelliklere sahip, farklı kalitedeki ürünlerin fiyatları da farklı elbette.  Fikrim olsun diye son gün dol...

Tehlikeli Sevişmeler / Nedim Gürsel

Günbatımında yine aynı tatil köyünde, aynı masadaydılar. Yıllar sonra, karşı karşıya. Konuşmuyorlardı. İçmiyorlardı da. Kadehleri doluydu, bellekleri gibi. Oysa unutulması gereken ne çok şey vardı hayatlarında. Ama bellek unutmaz, kimi kez bazı anılar silinse de. Anlar hep kalır. Göz göze gelmekten kaçındıkları şu an gibi. "Çoğu gitti, azı kaldı" diye düşünüyordu adam, "hayat önümde değil artık." Kadınsa onu beklemekle geçen yıllarına yanıyordu. "Beni anlamadın ya / Ben ona yanıyorum." Bir zamanlar dilinden düşmeyen bu şarkının çılgın ritmiyle diskoteklerde dolaşır, bir gecelik sevişmelerin sabahında şimdi karşısında susan adamı özlerdi. Onunla başkaydı. Ama uzaktaydı işte. Belki de, uzakta olduğu için başkaydı. Evet, öyleydi kuşkusuz. Aynı yastığa baş koyup birlikte uyanmaların, alışkanlıkların, kötü kokularla kavgaların aşkı öldürmediğini kim öne sürebilirdi? Özlemekti aşk. Her an, her gün daha çok özleyip kahrolmak. Mum gibi erimek, içten içe. Pervane ...

IBC 2015'in ardından: Sanal Stüdyo uygulamaları

Geçtiğimiz yılların aksine, IBC 2015'te... ile başlayan bir cümle kurmam olanaklı değil biliyorsunuz. 2015, benim katıldığım ilk IBC'ydi. Belki de bu yüzden her stand ilgi çekici geldi bana. 14 salonun herbiri, etkileyici ürün ve gelişmelerle doluydu.  Sanal stüdyo uygulamaları adını verdiğim konu, aslında yeni bir konu değil. Resim masalarında, teknik adı video switcher, CromaKey adı verilen bir işlem yapılabilir. Bu işlem sırasında özne, arkası mavi ya da yeşil bir fona oturtulur. Kameranın kaydettiği görüntüden yeşil/mavi olan herşey silinip arkasına istenilen görüntü eklenir. Bu anlattığım, sanırım renkli televizyon başladığından bu yana yapılan bir uygulama. Sanal stüdyoda ise işler biraz daha farklı. Kameralara sensörler konuluyor. Kamera hareketleri ve birbirlerine göre konumları gerçek zamanlı olarak kaydediliyor. Gelişmiş grafik işlemleri yapabilen bir bilgisayar öznenin yeşil/mavi ekran içindeki görüntüsünü alıp arkaya ne istendiyse onu koyuveriyor. Becer...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

değişiklik

Sabah uyandığımda bugünün de diğerleri gibi geçeceğini düşünmüştüm. Aynı şeyleri yapıp, aynı saatte aynı yoldan döneceğimi eve. Oysa bu gördüğünüz geçidi kullanıyorum bu kez.  Aslında bir kaç sokak değişikliği tek yaptığım. Kim bilir hangi zamanda yapılmış bu saray kompleksinin kenarındaki yapıya düşürdüm yolumu.  Küçük değişiklikler yapmak gerek hayatta. Bazen öğlen yemeği için tercih ettiğiniz mekânı, bazen kalvaltıda yediğiniz zeytini, bazen ise ev - iş - okul arasındaki sokağı.     

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Rangers - Fenerbahçe maçı devre arası yorumlarım

Blogumda futbola dair yazı sayısı fazla değil. Böylesini ise ilk kez deniyorum. Saat itibariyle 14 Mart 2025'e girdiğimiz bu dakikalarda, İstanbul'da 3-1 kaybettiği maçın rövanşında en az iki farklı galibiyet arayan Fenerbahçe'nin ilk yarısını 1-0 önde bitirdiği maçın devre arasına dair görüşlerimi kayda geçiriyorum. İlk yarıyı tek cümle ile özetlemem gerekirse, iyi oynamasak da golü bulduk, derdim. Rangers'ın oyunun kontrolünü elinde tuttuğu, arada kalemizde tehlikeli pozisyonlara girdiği, bizimse bir türlü organize ataklar geliştiremediğimiz bir ilk yarı izledik.  İkinci yarıda, uzatmalara gitmek için iki farklı galibiyet şart. Başka bir ifade ile, gol yemeden en az bir gol daha bulmalıyız. Talisca ve El Nesri gibi her an skora katkı yapabilecek oyuncuların olduğu Fenerbahçe, bunu başaracaktır.  Maç sonu yorumlarımı da sıcağı sıcağına kaydedeceğim.