Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

mesai - emek - sömürü

Çalışma hayatına 1995 yılında dahil oldum. Öğrenciliğin avare günlerinin ardından alışamadığım konuların başında mesai geliyordu. İşim olduğu zaman çalışmaya, iş yerinde durmaya itirazım yoktu. Ancak günün her saati işim olmuyordu ve işim yokken iş yerinde olma zorunluluğu çok anlamsız geliyordu. İşim, hizmet sektöründe değildi ve beklesem de bir müşterinin geleceği yoktu. Bir elektronik şirketinin araştırma geliştirme biriminde çaylak mühendis kadrosunda işe başlamıştım.  Bu anının üzerinden neredeyse yirmi yıl geçmiş. Değişen bir şey yok iş hayatımda. Halen işim olmadığında iş yerinde durma zorunluluğu anlamsız geliyor. Halen işim olmasa da iş yerinde olmak zorundayım. Neresinden baksanız anlamsız, neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Kendi hayatınızı düşünün. Günün kaç saatinde gerçekten çalışıyorsunuz?   Çalışma hayatı günün önemli bir bölümünü işgal ediyor. Sabah iş yerine gitmek için evden ayrılma saatiyle yeniden özgürlüğümüze kavuştuğumuz saati dikkate alırsak...

Çin'in Uzun Yürüyüşü / Mustafa Balbay

Cumhuriyet Kitapları'ndan Ağustos 2002'de ilk baskısını yapmış gezinceleme türünde bir kitap var bu kez blogda. Gezmeyi çoğu insan sever. Balbay da çoğunluk arasında. Ancak her gezen bir olmuyor. Kimi alış veriş yapıp döner, kimi her gördüğünü fotograflayıp sonrasında dönüp çektiklerine bile bakmaz. Balbay ise planlı programlı geziyor ve gezdiklerini kitaplar yoluyla kalıcı eserlere dönüştürüyor. Bir yazısında gideceği yerleri uzun süreler öncesinde kararlaştırdığını ve öncelikle ziyaret etmeyi düşündüğü coğrafyayı anlatan kitapları araştırdığını okumuştum. Çin'in Uzun Yürüyüşü adlı eserin sadece gezi kitabı olmayıp aynı zamanda inceleme türünü de içermesinin nedeni bu. Kitapta yeri geldikçe okuduklarından alıntılar yapılmış. Çin'e birden fazla kez gitmiş Balbay. Gazeteci olmanın olanaklarından birisi bu sanırım. İşinin bir parçası da gezmek. Kitabın bel kemiğini ise Çin Devleti'ne haber vererek, onların ayarladığı resmi görüşmelerle zenginleşmiş özel bir ziyaret...

yine yol göründü

Sene başında aldığım bir dizi kararı uygulamam sonucu, aslında önümüzdeki yıl için umduğum, çalıştığım sektörde bir yurtdışı etkinliğe konuşmacı olarak katılma hedefimi önümüzdeki hafta gerçekleştireceğim, eğer bir son dakika aksiliği yaşamazsam. Kısmetse haftaya perşembe günü 12.15-12.30 arasında Levira'nın düzenlediği Fresh Connections adlı Sayısal Yayıncılık Fuarında Turkey... Finally launching DTT başlıklı bir sunum yapacağım. RTÜK'ün dün yaptığı açıklama sunuma son dakika değişiklikler yapmamı gerektirdi. Türkiye'nin farklılığı, her şey her an değişebilir. Estonya, e-Stonya olarak da adlandırılan bilgi iletişim teknolojilerinin Baltık ülkelerindeki merkezi. Skype, Tallinn'de geliştirilmiş. Keza Kazaa'da Estonya'nın başkentinde doğan ürünlerden birisi. Blogda bol bilgi, az fotograf ile Estonya izlenimlerini yayınlamayı umuyorum. Etkinliğin programına buradan ulaşabilirsiniz. Ola ki oralarda yaşıyorsanız sunumu dinlemeye beklerim.

Bir Gün, Gece / Mine G. Kırıkkanat

Gene bir sahaf gezisi sırasında görüp aldığım bir kitap var bugün. Mine G. Kırıkkanat'tan okuduğum ilk kitap. Bugün 17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümü sayılabilir. Depremin olduğu gün Ankara'da, bir ay önce yaşadığım kişisel depremin yaralarını sarmakla meşguldüm. 17 Ağustos depremi sonrası yaşananların hastane kısmına yakın tanıklık ettim. Ağır kırığı olanların bir bölümü Ankara'ya sevk edilmişti. Onların acı içerisinde inlemelerini dinledim ameliyat olmayı beklerken.  Herkes için zor günlerdi.  Peki 1999 sonrası İstanbul'da neler oldu, neler yapıldı. Geçenlerde gazetelere yansıyan, hatta bugün gazetelerin birinde manşet yapılan bir habere göre acil durumlarda çadır kurulması için ayırılan alan imara açılmış. Deprem durumunda kim nerede toplanacak kaçımız biliyoruz? Bir zamanlar acil durum konteynerları vardı. Onlar ne alemde? Hala duruyorlar mı yerlerinde? İstanbul'da yaşamadığım için bu soruları öğrenmek amacıyla yazdım. Olmadıklarını bildiğim için değil...

son dakika gelişmesi: RTÜK Ulusal Sayısal Televizyon Yayını Lisans İhalelerini İptal mi Etti?

hurriyet.com.tr'de yayınlanan bu habere göre RTÜK ulusal sayısal karasal televizyon yayını lisans ihalelerini iptal etmiş. Konuyu takip edenler bilecektir RTÜK ulusal yayıncılar için dört adet ihale açmıştı. Bunlar SD ve HD olmak üzere genel ve tematik yayınlar için düzenlenmişti. Tematik yayın yapan televizyon kuruluşlarının reklam pastasından az pay alacağı düşünülerek onların ödeyeceği lisans paralarının düşük kalması amacıyla yapılan bu düzenlemede bir takım gariplikler yaşanmıştı. Tematik yayın yapmakta olan kimi medya hizmet sağlayıcıları genel lisansa, genel yayın yapan kimi medya hizmet sağlayıcıları ise tematik lisansa başvurmuştu. İhaleler tamamlandıktan sonra tematik ihalelerinin iptali için mahkemeye başvurulmuştu. Mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararı ortalığı karıştırmıştı. Bir üst mahkemeye itiraz eden RTÜK, bu yürütmeyi durdurma kararını kaldırtmayı başardı. RTÜK, yaptığı açıklama ile durumu kamuoyuyla paylaştı ve sürecin aynen devam edeceğini bildirdi.  ...

Havariler (1972-1983) / Gün Zileli

Benim gibi Gün Zileli ismini duyunca aklına ilk olarak Ümit Zileli geliyorsa, siz de muhtemelen 80 öncesini hatırlamayacak bir tarihte doğmuşsunuzdur. 1980 öncesi Doğu Perinçek'in başkanlığını yaptığı Türkiye İşçi Köylü Partisi'nin iki numarası Gün Zileli'nin anlattıkları bugünleri daha iyi anlamak açısından değerli. Anı kitaplarını okumayı seviyorum. Bu yüzden epey anı kitabı okudum. Özellikle 1970-80 arası Türkiye'sini anlatan anılar daha çok ilgimi çekiyor. İleride bu günlere dair anılar yazıldığında, sanki bugünleri yaşamamış gibi, merakla okuyacağım sanırım.  Zileli'nin bu kitabı, anılar kitapları zincirinin bir halkası aslında. 500 sayfanın üzerindeki Havariler'de ideolojik çözümlemeler kadar özel hayatlara ait ayrıntılar da içeriyor. İşin doğrusu anı kitaplarında, hele böylesi bir dönemi anlatan anı kitaplarında, özel hayatlara ait ayrıntıların yer almaması gerektiğini düşünüyorum. Zileli, o dönem yaptığı ve bugün hatalı olduğunu düşündüğü tespitlerini...

Tıp Bu Değil / Editör İlknur Arslanoğlu

Geçmiş yıllara kıyasla doktora daha kolay ulaşıyorum. Daha gün ışımadan, babamın kalkıp randevu için sıraya girdiğini hatırlarım. O günlere kıyasla şimdi doktora çok daha kolay ulaşıyorum. Sevk kağıdımız vardı mesela. Hastaneye gidebilmek için sevk yaptırmamız gerekirdi. Şimdi o da yok. Sağlık karnemiz vardı. İlaçlar ona yazılırdı. Şimdi karne de kalktı. Peki tüm bu gelişmeler sonucu daha sağlıklı bir birey mi oldum? Özelleşen hastanelerde konulan tanılara güvenebiliyor muyum? Yaptırdığım testlerin sonuçlarından emin olabiliyor muyum? Hastaneye başvurduğumda yaptırmam istenen tetkiklerin kaç tanesi gerçekten gerekli? Sağlık sistemi böyle devam edebilir mi? Özellikle son soru kafamı kurcalayıp duruyordu uzunca bir süredir. İlknur Arslanoğlu'nun editörlüğünde onüç yazarlı Tıp Bu Değil'i okuyunca sorularımda haksız olmadığımı gördüm. Mesele bir iktidarı eleştirmek, bir başkasını olumlamak değil. Söz konusu olan sağlık olunca mesele iktidarlar üstü olmalı. Eğer konulan teşhis, i...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve ...

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

değişiklik

Sabah uyandığımda bugünün de diğerleri gibi geçeceğini düşünmüştüm. Aynı şeyleri yapıp, aynı saatte aynı yoldan döneceğimi eve. Oysa bu gördüğünüz geçidi kullanıyorum bu kez.  Aslında bir kaç sokak değişikliği tek yaptığım. Kim bilir hangi zamanda yapılmış bu saray kompleksinin kenarındaki yapıya düşürdüm yolumu.  Küçük değişiklikler yapmak gerek hayatta. Bazen öğlen yemeği için tercih ettiğiniz mekânı, bazen kalvaltıda yediğiniz zeytini, bazen ise ev - iş - okul arasındaki sokağı.     

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.