Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Son dönemlerde blog sayfamda sayısal karasal televizyon yayıncılığı konusunda yazılar yazıyo rdum. 17 Nisan 2013 tarihinde düzenleneceği duyurulan ve yanda afişine yer verdiğim panel, tam da yazılarım üzerine geldi. İlgiyle takip edeceğim bir etkinlik. Elektrik Mühendisleri Odası'nın konuyla ilgili tarafları bir araya getirebilmiş olması büyük bir fırsat. Sanıyorum ki Odanın, son yıllarda, yayıncılık alanında yaptığı ilk etkinlik olacak. Konuşmacılar da çok iyi seçilmiş. Funda hoca hem işin teknik boyutuna hem akademik boyutuna hakim. Ayhan hoca deseniz frekans planını yapan birimin başında, Taha Bey RTÜK Başkan Vekili ve ülkemizde sayısal dönüşümün tüm boyutlarıyla ilgili uzunca süredir çalışıyor, Abdullah Bey ise sayısal karasal sonrası boşalacak frekansları (digital divident) değerlendirecek kurumun (BTİK) ilgili dairesinin (Spektrum İzleme ve Denetleme Dairesi) başında. Son konuşmacı Özgür Coşar ise zamanında EMO dergilerinde (Ankara Şube Bülteni ve Elektrik Mühendisliği) k...