Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Sanki daha dün yazmamışım TRT 2 yeniden kültür sanat kanalımız oluyor diye. Bu akşam Zeynep Menemencioğlu ile Osmanlı'dan Bugüne adlı belgeseli izlerken dedim oluyor demek hatalı, TRT 2 eski kimliğine kavuşmuş. Yapımcılığını ve yönetmenliğini Tuvana Berkay'ın üstlendiği program Zeynep Menemencioğlu'nun 100 yılı aşkın yaşamından tanıklıkları anlatıyor. Öyle bir hayat ki Menemencioğlu'nun ki Nazım Hikmet'ten Oktay Rifat'a, Ali Fuat Cebesoy'dan, Türk Dil Kurumu'nun ilk başkanına kadar tüm ünlü isimlerle akraba. Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden, hala üretken, hala hayatın içinde, belki tam ortasında. Torunlarının çocuklarına hayatı tanıtmaya uğraşan bir çınar. Ne değerler var ülkemizde, TRT olmasa kim bu değerleri ekrana taşıyacak rating (ölçümleme) kaygısı olmadan. Programın tekrarı yarın (29 Nisan 2008) sabah 7.25'te TRT 2'de. Bir sabah da gazete manşetlerini izlemeyiverin. Emin olun pişman olmayacaksınız...