Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

29 Ekim 2024

Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun. 20 senedir, neredeyse kesintisiz devam eden Türkçe blog sayısı fazla değildir muhtemelen.  Videolar, internette geçirilen zamanın büyük bölümünü işgal etmezken daha çok okunurdu yazdıklarım. Son dönemde yazılarımın sıklığı azalsa bile blogu açık tutmayı sürdüreceğim. Eskiden izlediğim filmler ile ilgili bir şeyler de yazardım. MUBİ platformunda  izlediğim Faruk'u önererek bitireyim.  Nice 101 senelere...

Genç Kızlar Labirentinin Esrarı / Eduardo Mendoza

Facebook, Trends ve Twitter hesaplarımdan #hergünebirkitap etiketiyle paylaşım yapmaya başlayalı okuyacağın kitapları nasıl seçiyorsun diye soranlar oluyor. İşin doğrusu özel bir yöntemim yok. Tanıtım yazıları, dergilerdeki söyleşiler yol gösterici olsa da nokta atışı öneriler, tanıdıkların tavsiyelerinden çıkıyor.  Bu kısa ve belki de gereksiz girişin ardından gelelim Eduardo Mendoza'dan okuduğum ilk eser olan Genç Kızlar Labirentinin Esrarı romanına. Öncelikle bu romanı okumama vesile olan sevgili kızıma teşekkür ediyorum. Onun isteği ile sahafta bulup satın aldım Mendoza'nın 1990 yılında Remzi Kitabevi'nden çıkan romanını. Fransızca'dan Hüseyün Boysan çevirmiş dilimize. Neden orijinal dilinden çevrilmemiş anlamadım.  Roman, İspanya yakın tarihini kısaca özetleyen bir önsöz ile yayınlansaydı çok iyi olurdu diye düşündüm okuduktan sonra. Franco kimdir, 1936 - 1939 arasında yaşanılan İspanya İç Savaşı neden çıktı, kim kiminle savaştı gibi temel bilgileri bilmeden de oku...

Tehlikeli Şarkılar / Tuna Kiremitçi

Polisiye, severek okuduğum bir tür. Tuna Kiremitçi , beğenerek okuduğum bir yazar. Sevdiğim tür ve beğenerek okuduğum yazarı bir araya getiren Tehlikeli Şarkıları okuyup bitirmem, belki de bu yüzden, çok hızlı oldu.  Kitabın kapağında Bir Başkomiser Perihan Uygur Polisiyesi ifadesine yer verilmiş. Ahmet Ümit'in başkomiser Nevzat'ı, Emrah Serbes'in başkomiser Behzat'ı gibi Tuna Kiremitçi'nin başkomiser Perihan'ı varmış. Tehlikeli Şarkılar, Perihan Uygur'un, yanılmıyorsam, üçüncü macerası.  Yazarlığının yanı sıra müzisyen de olan Kiremitçi, müzik dünyasına dair ayrıntılarla süslü Tehlikeli Şarkılar'da iyi bildiği bir dünyayı anlatmanın konforu içinde. Bu ara yazarlarla yapılan söyleşi videoları izliyorum. Bu videoların birinde, yazar bildiği şeylerden yola çıkarak kurmalı romanını diyordu severek okuduğum bir isim. Bir diğer söyleşide ise, gene severek okuduğum başka bir isim, ben bilmediklerimi araştırıp kurarım romanlarımın çatısını diye açıklıyordu alem...

Gençliğin O Yakıcı Mevsimi / Erendiz Atasü

Cumhuriyet Gazetesi'ndeki makalelerinden tanıdığım Erendiz Atasü'nün 1999'da yayınlanan romanını okudum. Klasik akışlı romanları sevenleri üzecek bir tarzı var eserin. Zamansal sıralama da anlatıcı da sık sık değişiyor.  1970ler, üniversite olayları, gençlik hareketi, kadın erkek ilişkileri, benlik bölünmesi gibi bir çok konuya dair söyleyecek sözü var romanın.  Kullanılan kelimelerden midir cümlelerin yapısından mı tam emin olamadım ama okuması pek kolay olmadı. Kimi paragrafları ilk okuduğumda anlayamadığımı fark ettim.  İster roman olsun ister öykü, kurgu eserlerde bir sonraki sayfa - bölüm, neler olduğunu merak ettirecek yapının varlığı şart gibi geliyor bana. Gençliğin o yakıcı mevsiminde bu merak ögesini bulamadım. Romanı  okurken aklıma seneler önce izlediğim Sarı Tebessüm adlı film geldi. Şahika Tekand, Levent Özdilek ve Mahir Günşiray'ın başrolleri paylaştığı Seçkin Yasar'ın yazıp yönettiği filmde sevgi ve cinsellik konuları işleniyordu.  Erendiz Atasü...

Borusan Contemporary

İstanbul, sürprizlerle dolu bir şehir. Önünden her geçişimizde manzarası ne kadar güzeldir diye düşündüğümüz Borusan Holding'in binasının hafta sonlarında ziyarete açık bir modern sanatlar galerisine dönüştürüldüğünü ise dün öğrendik. Perili Köşk olarak bilinen Yusuf Ziya Paşa yalısının terasına kadar çıkabiliyorsunuz, eğer öğrenci için 75 TL, yetişkin için ise 150 TL öderseniz. Bu giriş ücretlerinin Şubat 2023 için geçerli olduğu bilgisini ekleyeyim. En güncel halini elbette web sayfasından öğrenebilirsiniz.   Süreli sergilerin yanı sıra binanın farklı odalarına dağıtılmış onlarca eseri de görebiliyorsunuz Borusan Contemporary'de. Modern sanatın bana hitap etmediğini, gezdiğim her sergide, gördüğüm her işte bir kez daha anlıyorum.  Müze / galerinin kafesi de bulunuyor. Kafedeki fiyatlar yüksek. Boğaz kenarındaki bir kafe olduğunu düşününce belki normal karşılamak gerek. En azından bilet almış olanlara indirim uygulansa güzel olurdu diye düşündüm. Kafeye giriş için bile...

emekli günlerinde futbol

Ogün Hoca ile TRT'de TRT'de son çalıştığım birim TRT Spor'du. Futbolu oynamayı, basketbolu ise izlemeyi seven birisi için, sabahtan akşama futbolun konuşulduğu yayınlarda, rejide teknik yönetmenlik yapmak zor olmuştu ilk günlerde. Zamanla alıştım, sonraları sevmeye başladım. Haftalık rutinlerle tekrar eden bir döngü, futbol maçları. Sıradan hayatlarımıza heyecan katan bir alışkanlık. Hele maçlara gidenlerdenseniz, arkadaşlarla paylaşılan ortak hedeflerin mutluluğu... Bir seneye yaklaşan emekli günlerimde futbol izlemeye devam ediyorum. Bu kez süper lig maçları değil, canlı izlediklerim. TRT Spor'un yayınladığı birinci lig maçlarını takip ediyorum. Altay, Göztepe, Sakarya... Bir zamanlar süper ligde top koşturan bu takımlar artık birinci ligde mücadeleye devam ediyorlar.  Eyüpspor açık ara süper lige doğru yol alıyor. Bu sene lige veda etmesi muhtemel İstanbulspor'un yerine gene bir İstanbul takımının gelecek olması üzücü. Bu gidişle süper lig, bölgesel lige dönüşece...

5G Yayıncılık

Dün, Rohde & Schwarz tarafından düzenlenen 5G Yayıncılık adlı sanal yuvarlak masa toplantısına dinleyici olarak katıldım. Almanya ve Fransa deneyimlerinin anlatıldığı etkinlikte çip üreticisi Qualcomm'un paylaştığı vizyon da oldukça ufuk açıcıydı. İlerleyen günlerde etkinliğin kaydı paylaşılırsa, bu yazıya bağlantısını ekleyeceğim. Bu yazıda 5G üzerinden yayıncılığın ülkemiz için önemini değerlendirmeye çalışacağım. Ancak öncelikle filmi biraz geriye sarmamız şart. Bugün Avrupa'da sayısal karasal televizyon şebekesini kurmamış, Türkiye'nin dışında, bir ülke yok. Bir çok Avrupa ülkesinde önce DVB-T, ardından DVB-T2 şebekeleri kuruldu. Kimi ülkeler DVB-T şebekesini pas geçip doğrudan DVB-T2 şebekesini devreye aldı. Televizyon yayınlarını izleyicilere ulaştırmak için kablo ve uydunun yanı sıra sayısal karasal vericiler, sadece Avrupa ülkelerinde değil, tüm dünyada kullanılıyor.  Ülkemizde sayısal karasal televizyon şebekesi ise yok. Neden yok, ne zaman kurulmasından vaz g...