Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

Medya 3 - Televizyon

Radyo yazısının yayınlanmasının ardından cesaret verici yorumlar geldi. Özellikle TRT'de çalışıp emekli olmuş meslektaşlarımın yazımı ve çabamı takdir etmeleri beni fazlasıyla mutlu etti. Umarım televizyon (TV) başlıklı yazım da aynı ölçüde ilgi çeker.  Televizyon yazısını, yayınlanmasından 10 gün kadar önce tamamlayıp bir grup arkadaşıma gönderdim. Onlardan gelen yorumların birleştiği nokta, yazının sektör profesyonelleri için fazla basit, sıradan vatandaş için ise fazla karmaşık olduğu yönündeydi. Yorumları okuyunca yazı dizisine neden başladığımı açıklamam gerektiğini fark ettim.  Medya yazı dizisinde amacım, dizi boyunca anlatmaya çalışacağım ortamları - yayınları - sistemleri kullanan ancak bunların geri planında ne gibi teknolojiler - yapılar olduğunu bilmeyen sıradan vatandaşları bilgilendirmekten ibaret. Zor bir işe giriştiğimin farkındayım. Konuların ele alınış biçimini fazla yüzeysel buluyorsanız, muhtemelen sektörde çalışan birisiniz. Haklısınız, yazılarda ayrıntıya...

Bir Bilim Adamının Romanı Mustafa İnan / Oğuz Atay

Tutunamayanlar'ı okumamın üzerinden 10 sene geçmiş. Blog yazmanın en iyi yanı dönüp ne yazdığına bakabilmek. 2013 yılında hayatımın " steady state "e vardığını yazmışım. Ne büyük yanılgı, bugün bakınca sanırım öldüğümüzde " steady state" olacak, ki o zaman da hayat olmayacak.  Bu uzun ve muhtemelen gereksiz girişim ardından gelelim Bir Bilim Adamının Romanı Mustafa İnan adlı biyografiye. 1911 - 1967 seneleri arasına bir çok şeyi sığdıran Prof. Dr. Mustafa İnan'ın yaşamını, bilime ve hayata bakışını akıcı bir dille romanlaştırarak aktarmış Oğuz Atay. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu bir inşaat mühendisi olan Atay'ın da hocası olmuş İnan. Eserin son sözünü yazan Mustafa Hoca'nın oğlu Hüseyin İnan'ın belirttiğine göre kitap, bir çok kişinin akademik çalışma yapmaya heves etmesini sağlamış. Mustafa İnan, iyi bir mühendis, iyi bir akademisyen ve idareci olmasının yanı sıra kelimelerin kökenleri, dil bilimi, müzik, edebiyat gibi mesleğinin dışındak...

Medya - 2 | Radyo

Bir otobüs firmasının sloganı vardı, sektörde ne kadar eski olduklarını anlatmak için kullandıkları: "Önce Kâmil Koç vardı" diye. O slogandan esinlenerek başlayayım, önce radyo vardı. Marconi'den ya da Tesla'dan bahsetmeyeceğim. Radyo teknolojisinin tarihçesini anlatan bir çok kaynak var online dünyada. Ben ülkemizdeki garip durumu, daha önce konuyla ilgili yazdıklarıma da atıflar yaparak işlemeye çalışacağım. Bir de elbette, geçen hafta, medya dizisinin ilk yazısında belirttiğim üçlemeyi açıklayacağım bilgim dahilinde; üretim / dağıtım ve tüketim.  Ülkemizdeki garip durum dediğim ve ilerleyen satırlarda okuduğunuzda size de garip geleceğinden neredeyse emin olduğum konu, dağıtım başlığıyla ilgili. Sıralamayı bozmayalım dilerseniz, üretim ile başlayalım: Radyo'da üretim: Radyoda dinlediğiniz programları en temelde ikiye ayırmak mümkün. Aslına bakarsanız, aynı ayrımı televizyon içerikleri için de yapabiliriz, canlı ve bant kayıt. İsimleri, ne olduklarını yeterince ...

Medya - 1

Uzunca bir süredir düşündüğüm "medya" başlıklı yazılardan oluşan dizinin ilk sayısından herkese merhaba. Siz ne zaman okuyorsunuz bilemem elbette, ancak ben, dünya sıcaklık rekorlarının kırıldığı senenin Temmuz ayında başladım yazmaya. Sıcaklık ile nem birleşince, klimalı bir ortamda medya yazıları hazırlamak, yapılabilecek en iyi şeylerden birisiydi. Sözü fazla uzatmadan, iki haftada bir planladığım medya yazılarında işleyeceklerimi sıralayayım: İçerik üretimi İçerik dağıtımı İçerik tüketimi Başlıkları fazlasıyla genel tuttum ve bu ilk haftanın yazısında, başlıkların ne olduğunu detaylandırarak, medya diyerek neden bahsedeceğimi açıklamak istiyorum. Yazılı basın dışında kalan tüm görsel ve işitsel içerikleri kapsayacak genişlikte bir dizi hazırlamaya çalışacağım. Buna radyo, televizyon, reklâm, film, dizi, animasyon, platformlar, internet üzerinden tüketilen içerikler, Instagram - TikTok gibi uygulamalar dahil. Yukarıdaki üç kaba başlığı, virgül ile ayrılan her bir kelime iç...

yeni yazı dizisi: medya / son tanıtım yazısı

Heyecanlıyım. 18 seneden uzun süredir yazmaya devam ettiğim blogumda teknik etiketli yazılar, kitap etiketlilerin ardından geliyor. Etiketin teknik olduğuna bakmayın, büyük ölçüde medya dünyasına dair bu yazılar. Kimisi, medya dizisi gibi dizi şeklinde kimisi kendi başına duruyor, çoğu ise sayısal karasal televizyon yayıncılığı üzerine. Medya dizisi, 18 senedir blogda yer alan konuları da içerecek elbette. Ancak amacım sektörün yaşadığı / yaşamakta olduğu dönüşüm ve değişime dair tespitlerimi paylaşmak.  Ülkemizde fazla konuşulmasa bile sinema, ciddi bir krizden geçiyor. Pandemi sürecinde güçlenen platformlar, kapanan salonlar, platformların yaptığı sözleşmelerle kendi kendini besleyen bir döngüde sinema, her geçen ay kan kaybediyor.  Geçenlerde okuduğum bir makalede artık oyuncuların sinema filminde yer almaktansa dizilerde oynamayı tercih ettiğinden bahsediyordu. Oysa senelerce tam aksine dair yazılanları okurduk. Dizi geçici, sinema ise kalıcıydı. Platformlar sayesinde tu...

Vejetaryen beslenme

Bir kaç ay boyunca sabah ve akşam Galata Köprüsü ile Unkapanı - Atatürk köprüsü üzerinde yürüyünce farklı bir sonuç beklemek pek kolay değildi. Günün neredeyse her saati her iki köprünün üzerinde balık tutanları gördüm. Vejetaryen olmaya karar vermem, bu balıkçıların oltalarında ya da olta iğnesinden çıkıp asfaltın üzerinde can çekişen balıkları  görmem sonrasına denk geldi. Geçtiğimiz senelerde vegan beslenmeyi denemiş ancak üç ay sonunda pes etmiştim. Vejetaryen beslenmeyi ne kadar sürdürebilirim emin değilim. Kokoreçten kelle paça çorbaya, ciğer kebaptan kuzu pirzolaya her türlü kırmızı et, tavuk, hindi, balık, deniz kabukluları... Diyeceğim o ki dışarıda pişen her türlü et ürününü zevkle tüketen birisiydim. Her şeyin bir vakti olduğuna inanıyorum. Vejetaryen beslenmenin de vakti gelmişti bence...

yeni yazı dizisi: medya. İkinci tanıtım yazısı

Medya dünyasında kariyer yapmak isteyenlere neler önerirsiniz?  Bana, belki de en çok sorulan soru. 25 senem yayıncılık dünyasında geçince, soru anlamlı, yanıtı ise bir yazı dizisinde anlatılacak kadar uzun. Medya yazı dizisi, 8 Temmuz'dan itibaren blogda. Peki kariyer önerileri mi olacak sadece? Adı yazı dizisi, elbette farklı konular da yer bulacak. Üretim süreçleri, meslekler, uzmanlıklar, yol ve yöntemler... Sizlerin de aklınıza takılan konular varsa, yazmaktan - sormaktan çekinmeyin. Bildiklerimi yazmayı çok istiyorum...