Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Seçilmiş Kişi / Lois Lowry

Seneler önce ikizlerlehayat etiketli yazılar yayınlamaya başlamıştım. İkiz bebekle tatile çıkacaklara öneriler başlıklı olanı, blogun en fazla okunan ilk 100 yazısının arasına girmiştir muhtemelen. Toplam 29 adette oluşan bu yazıların sonuncusunda Bir Valize Ne Sığar ki adlı Ankara Sanat Tiyatrosu'nun oyunundan bahsetmiştim. Çocukların büyüme sürecini, yazıların değişiminden de anlayabiliyoruz. Seçilmiş Kişi adlı roman, ikizlerlehayat etiketli son, cocukkitap etiketli ilk yazı. Etiketinden de anlaşılacağı gibi Seçilmiş Kişi, bir çocuk - genç romanı. Lois Lowry tarafından yazılan eser, 1993 senesinde Amerika Birleşik Devletleri'nde yayınlanmış. Benim okuduğum Arkadaş Yayınevi tarafından 2017 senesinde 6. baskısı yapılan eseri Esra Davutoğlu tercüme etmiş. 1884 yılı doğumlu yazar Yevgeni Zamyatin'in Biz adlı romanıyla fazlasıyla benzerlikler bulunan bir distopya, Seçilmiş Kişi.  Romanda herşeyin steril olduğu, kimin hangi işte çalışacağının, kimin çocuk yetiştirmek ...

Yavaş Adam / J. M. Coetzee

2109'un ilk yarısını geride bırakalı bir kaç ay oldu. Bu yılı, yeni yazarları keşif senesi olarak hatırlayacağım. Kitap üzerine sohbet edebilecek arkadaşlarım olduğu için çok şanslıyım.  Bu kısa ve fazlasıyla gerekli girişten sonra, gelelim Coetzee'nin Yavaş Adam adlı romanına. Can Yayınları'nca Temmuz 2006 yılında ilk baskısı yapılan romanı, Dost Körpe tercüme etmiş. 232 sayfalık romanın İngilizce baskısı ise 2005 senesinde yapılmış. Coetzee, 2003 yılında Nobel Edebiyat ödülünü kazanmış.  Barbarları Beklerken adlı etkileyici romanını bir kaç ay önce okumuş ve blogumda kitap ile ilgili düşündüklerimi paylaşmıştım . Yavaş Adam romanında, eşinden boşanmış, çocuksuz, yalnız yaşayan, altmış yaşındaki Paul Rayment, bir bisiklet kazasında sağ bacağını kaybediyor. O yaşa kadar, kendince tutarlı, bir hayat kurup yaşayan Rayment, kazanın ardından yaşadıklarıyla, bu yalnız hayatın doğruluğunu sorgulamaya başlıyor. Özbakımına yardımcı olmak için tutulan Marijana, hem Rayment...

Kilo verme projesi takibi - 7

Ayten Usta  / Eskişehir - Cennet Çamuru  Yazının başlığına bakıp ortada bir proje olduğunu düşünseniz bile, ortada bir hüsran var sadece. Yedi aydır, güya süren, bir "mücadele" ve sonuç: elde var hüzün... Girişten de anlayacağınız üzere, yedi aylık "büyük mücadele", hedeflerin çok uzağında sürüklenmeye devam ediyor.  Ancak bardağın dolu tarafından da bakınca: 7 ay öncesinden 3 kg daha hafifim, 7 ay öncesinden daha fit görünüyorum, ve hâlâ, ilk hedefime sadığım :) Tatil döneminde yazın lezzetleri, Ayten Usta'nın cennet çamuru, Balıkesir'in kaymaklı - tahin ve cevizli höşmerimi, Çanakkale Kadir Usta'nın dondurmalı peynir helvası derken bu sonuca çok da şaşırmamak gerekiyor... Önümüz sonbahar ve sonbahar demek, Eymir yürüyüşlerinin başlaması demek bir yerde.  Eylül ayından umutluyum...

Boğazkesen / Nedim Gürsel

Tam adı: Boğazkesen Fâtih'in Romanı olan eser, Eylül 1995 yılında Can Yayınları tarafından basılmış. Benim okuduğum, 231 sayfalık eserin, Haziran 1998 tarihli 6. basımıydı.  Nedim Gürsel'den  Öğleden Sonra Aşk , Kadınlar Kitabı ve İlk Kadın adlı öykü kitaplarını okudum bu yaz, Boğazkesen ise bir roman. Anlatıcı ve yazar olan kahramanın Boğazkesen adlı bir romanı yazma macerasını okuyoruz, Boğazkesen'i okurken. Yazılım ile ilgilenenler bilirler, kendisini çağıran fonksiyonlar vardır: İngilizcesi recursive , Türkçesi özyineli . Gürsel'in romanı da öyle bir yerde, Boğazkesen'i okurken, Boğazkesen'in yazılış öyküsünü okuyoruz.  Tahmin ettiğimden çok daha uzun sürdü Boğazkesen'i bitirmem. Araya başka romanların girmesi, bu uzunluğun nedenlerinden birisiydi belki ancak asıl neden Boğazkesen'in kendiyle ilgili. Nasıl yazsam bilemedim, Boğazkesen, romandan ziyade, roman taslağı ile yazarının güncesinin birleşimi gibi, bitmemiş ve yazarın üzerinde çalışm...

temmuz da geçti... geçmiş ay değerlendirmeleri - 7

kapı önemli Blog, internet üzerinde tutulan günlük gibi bir yerde. Böyle ay değerlendirmeleri yazmak, günlüğe benzerliğini arttırıyor. Sene başında dört hedef belirlemiş ve her ay hedef/sonuç ilişkisine dair yazacağımı duyurmuştum. Bugüne kadar, zaman zaman gecikmeler olsa bile, aylık gelişimi özetledim.  Aslında temmuz, haziran ayından farklı geçmedi. Ağustos ise, yeni dönem hazırlıkları ile geçecek gibi. Temmuz, benim algılamam ile, yazın son ayı. Ağustos ayının ikinci yarısından itibaren yeni okul dönemi başlamış gibi oluyor, alış verişler, servis kayıtları, unutulan ödev-çalışma-kurs sarmalının hatırlanması.  Bu yıl, bir ölçüde başladığım eski alfabeyi öğrenme çalışmasını sürdürmek ve senelerdir içimde ukte olarak kalan bağlama çalabilmek için uğraşacağım.  Hedefler nasıl gidiyor derseniz, Yeni kitap almamaya devam. Arkadaşlarım ve kütüphane sağolsun, satın almadan da bir çok farklı kitap okuyorum.  Daha nitelikli teknik yazı istediğim kadar iyi...

Anjelika Erik Dolması

Artık daha da özgürleşen sadeceözgürde, ne zamandır yazmak istediğim Anjelika Erik Dolması tarifini bilgilerinize sunuyorum :) Tarife geçmeden önce söyleyeyim: Neden erik diye düşünüyorsanız, neden olmasın deyin ve deneyin. Pişman olmayacaksınız... Önce malzemeler: 8 adet iri, Anjelika erik Pirinç Kuş üzümü Dolmalık çam fıstığı Tarçın Tuz Yenibahar Karabiber Zeytin yağı Nar ekşisi Su   Tarifi okuduğunuzda farkedeceğiniz gibi, dolmanın içinin hazırlanışı, biber dolması ile aynı. Pirinci pişirip diğer malzemeler ile zenginleştiriyoruz ve bir nevi iç pilav hazırlıyoruz. Bu noktada, dikkat etmemiz gereken şey, erikleri doldurduktan sonra pişirme süresi kısa olduğu için, içinin önceden tam olarak pişmesi gerektiği.  Eriklerin içinin çıkartılmasının zor olacağını düşünebilirsiniz. Kolay bir yolu var: Eriğin üst tarafından düzgün bir kapak olacak şekilde kesiyoruz ve ardından küçük çekirdeğine ulaşmak için kaşık kullanacağız. Kaşık ile eriğin içini oyduktan son...