Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

filmli makine

Cep telefonları ile her gördüğünü kaydetmeye ve eş anlı olarak bu kaydın nasıl olduğuna bakmaya alışmış birisine, 36 pozluk film ile fotograf çekip, ne çektiğini ancak tüm karelerin bitmesinin ardından filmi çıkartıp, fotografın yıkanması, ardından karta basılması için fotografçıya götürüp sonucu beklemenin daha keyifli olduğuna ikna edemem.  Yukarıdaki cümleyi okuyup bir şey anlamadıysanız kendinizi kötü hissetmeyin :) Demem o ki, filmli makine ile fotograf çekmek çok keyifli... Siz de eski makinelerinizi çıkartın ortaya. Çocuklarınızın, basılı fotograflarının olduğu albümleri olsun. Merak etmeyin, pahalı değil baskı almak. 36 pozluk film 25 TL, kart baskısı ise banyo dahil 50 TL civarında tutuyor.  Yaşayacağınız en büyük sorun filmi banyo ettirmek. Kart baskısı almak dert değil, malûm az da olsa dijital çekenler de karta bastırıyor. Ancak film banyosu yapan fotografçı gerçekten çok az sayıda kaldı. Sizin için önereceğim iki yer var. Her ikisi de Kızılay'da...

payTV pazar verileri 2018 Q4

Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu tarafından, üçer aylık dönemler için yayınlanan pazar verilerinde payTV'ye dair bilgiler de bulunuyor. Son yayınlanan veri 2018'in 4.çeyreğine ilişkin. Bu verileri derleyip toparladığımda aşağıdaki iki grafiği elde ettim. Ne yazık ki raporda, Over The TOP TV (OTT) için abone sayısı bilgisi yok. Bu yüzden bir miktar hatalı oldu, aşağıdaki grafikler.  Rapordaki verilere göre ülkemizde yaklaşık 6,7 milyon payTV abonesi bulunuyor. Toplam hane sayısını 20 milyon olarak kabul ettiğimizde, ki bu kabul ne kadar doğru emin değilim, payTV oranı %34 oluyor. Elbette her hanede tek payTV aboneliği olduğu varsayımı ile.   %34 payTV aboneliği oranına bakıldığında payTV pazarında daha yapılabilecek çok şey varmış gibi görünüyor. Bu %34'ün erişim yöntemi dağılımına bakılınca ise daha farklı bir tablo ortaya çıkıyor. Uydunun ağırlığı son sene içerisinde daha da artmış. Bir kaç paragraf yukarıda yazdığım gibi, OTT verilerinin yer almıyor oluşu res...

Bambino Fırın

Doğa gibi doğal ekmekler Mekân etiketli yazı eklemeyeli epey zaman olmuş. Hem bu eksikliği gidermek hem de Ankara'nın en özenli fırınlarından birisini tanıtmak için oturdum klavyenin başına. Rize Çamlıhemşin kökenli ustaların açtığı ve günümüzde üçüncü kuşak tarafından işletilen Bambino Fırın , Çankaya Yıldız'da Kumru adlı rezidansın hemen yanındaki 713. sokakta yer alıyor.  Biraz daha ayrıntılı konum tarifi isterseniz onu da vermeye çalışayım. Çankaya Yıldız'daki Adana Sofrası adlı mekânı biliyorsanız, Bambino hemen hemen onun karşısında.  Bir başka tarif ise şöyle: Turan Güneş Bulvarı'nın alt tarafındaki Garanti Bankası'nın yanından giren sokakta ilerlediğinizde sol tarafınızda göreceksiniz. Zaten aşağıya kopyaladığım Bambino Fırın web sayfasında Google Haritalar üzerinde konumu işaretlenmiş. Bambino Fırın'da neler var derseniz, öncelikle ve hâliyle ekmekler var. Benim favorilerim ekşi mayalı ve cevizli tam buğday ile ekşi mayalı ve cevizli çavdar....

İntibah / Namık Kemal

Eserin tam adı İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey. Namık Kemal'in ilk Türkçe edebi roman olarak bilinen eserini günümüz Türkçesine uyarlayan ise Refik Durbaş. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından Ocak 2019 tarihli 4. baskısını okudum.  İstanbul'un İmparatorluk başkenti zamanlarındaki günlük hayatına dair bir çok bilgiyi içeren bir aşk hikayesi İntibah. Etkileyici Çamlıca tasvirleri ve karakter çözümlemeleri ile sürükleyici bir roman.  Edebiyat eleştirmeni değilim, tarzlar konusunda da bilgim sınırlı ancak şimdiye dek okuduklarımdan hareketle İntibah'ın, varoluşçu bir roman olduğunu düşünüyorum. Bir fırsat bulduğumda bu tespitimin doğruluğunu araştıracağım.

1500. yazı...

Dile kolay, 15 sene... 300'den fazlası kitap notu olan, toplam 1500 yazı...  İki kez uzun süreyle kapalı kalmasına karşın, aylık ortalama 3000 ziyaretçi... 2000li yılların başında açılıp, hâlen güncellenen, az sayıdaki blogdan birisi... Blogun ilk yazısı 17 Kasım 2004 tarihli. Futbol konulu ilk ve tek yazım. Kitap etiketli ilk yazım ise Vedat Türkali'nin Kayıp Romanlar isimli eseriyle ilgili, 24 Kasım 2004 tarihinde yayınlamışım. 2004 senesinde yayınladığım iki mekân etiketli yazıya konu olan iki mekânın da artık kapandığını hatırlamak üzüntü verici. Beyaz ve Beyaz, zaten çok uzun ömürlü bir yer olmadı ancak Tenedos, eminim ben yaştakilerin Ankara'ya dair anılarında önemli bir yer tutuyordur. 2004'te yayınladığım yazıda Tenedos'un 10 yaşında olduğundan bahsetmişim. Korunması gereken bir mekândı, ne yazık ki zamanın ruhuna yenildi. Üç kez, uzun süreliğine kapandı blogum. Kapandı, yerine kapattım diye yazsam daha doğru aslında. Doğa gibi benim de ilkbahar ve ...

İki Gözüm Galibem / Fethi Okyar

Yakın tarihe dair yazılanları okumaya devam ediyorum. Bu kapsamda kimi zaman roman, kimi zaman inceleme, kimi zaman anı kitabı okudum. Fethi Okyar'ın Malta esareti döneminde başlayan ve Ankara'da nihayetlenen, eşi Galibe Hanım'a yazdığı mektuplar, mektup türünden okuduğum ilk eser.  İki Gözüm Galibem eserinin, Kasım 2014 tarihli İş Bankası Kültür Yayınları etiketli ilk baskısı, 256 sayfa. Mektuplarda adı geçenlere dair kısa açıklamalar dipnotlarda verilmiş. Mektupların aralarına aile albümünden fotograflar, kimi mektupların görüntüleri eklenmiş.  Fethi Okyar'ın yazdıklarını okurken, o dönemin yetiştirdiği insanların koşullar ne olursa olsun, günü en verimli değerlendirmeye odaklandığını gördüm. Okyar, esaret günlerini İngilizce öğrenmeyle geçirmiş. Hatta Keynes'in yazdığı bir inceleme kitabını tercüme etmiş. İngilizce'nin ardından İtalyanca'nın Fransızca'ya benzerliğini fark edip İtalyanca gazete okuyacak düzeyde, bu dili de öğrenmiş. Almanca bilgi...

Ankara sokakları - 1

Ankara sokakları ile ilgili yazayım istiyordum, uzunca zamandır. Kısmet bugüneymiş. Bir dizi yazı olsun niyetindeyim, bakalım, ne zaman ikincisi gelir bilemiyorum. Hazır vakit ve enerji bulmuşken, dizinin ilk yazısına başlıyorum: Atakule civarında, Yukarı Ayrancı'daki sokak isimlerini aşağıda sıraladım: Abidin Daver (1886 - 1954)  Ahmet Rasim (1864 - 1932) Ahmet Mithad Efendi (1844 - 1912) Sedat Semavi (1896 - 1953) Mahmut Yesari (1895 - 1945) Cemal Nadir (1902 - 1947)  Ebu Ziya Tevfik (1849 - 1912) Yunus Nadi (1879 - 1945) Süleyman Nazif (1870 - 1927) Halide Nusret Zorlutuna (1901 - 1984) Halit Ziya (1866 - 1945) Hüseyin Rahmi (1864 - 1944) Prof. Dr. Aziz Sancar [eski adı Abdullah Cevdet (1869 - 1932)] Prof. Dr. Aziz Sancar, Nobel ödüllü akademisyenimizin adı verilen sokağın eski adının Abdullah Cevdet olduğunu hatırlarsak, tüm bu isimlerin ortak özelliği gazeteci / yazar - çizer / edebiyatçı olmaları.