Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

Kâzım Karabekir Sempozyumu II 26 Ocak 2012

Geçenlerde İstanbul'da, Kâzım Karabekir Köşkü ve müzesini ziyaret ettik. Müzenin görevlileri, gelenleri gezdirmek konusunda son derece istekli ve yardımcı. Müzeyi gezdikten sonra, orada satılan kitaplardan birisi Kazım Karabekir Sempozyumu II 26 Ocak 2012 adıyla yayınlanan, sempozyum deşifrelerinden oluşturulmuş olanı. Yayına hazırlayan Prof. Dr. Pınar Feyzioğlu Akkoyunlu, ki kendisi merhum Karabekir Paşa'nın torunudur. Kitap ile ilgili söylenecek çok şey var. Ben, konuşmacıların adı verip kısaca kendi yorumumu ekleyip gerisini size bırakıyorum. Sempozyumun iki konuşmacı var: Prof. Dr. Cemil Koçak ve Dr. Hakan Erdem. Gelelim benim yorumuma: Kurtuluş Savaşı mücadelesi tarihi, günümüzde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1927 yılında okuduğu Nutuk baz alınarak anlatılıyor. Kâzım Karabekir Paşa ile Mustafa Kemal Paşa arasındaki ilişki çok ilginç. Bence, bu konuda yazılmış en iyi değerlendirme Uğur Mumcu'nun Karabekir anlatıyor isimli eseri . Bu eseri okuduğunuzda orta...

Sen Işini Kış Tut Yaz Çıkarsa Bahtına / O. Ertuğrul Önen

Ertuğrul Bey ile tanışmamız yazdığı kitaptan bağımsız bir sebeple oldu. Buna karşın, yazmış olduğu anılarını çok kısa bir sürede ilgiyle okudum. Türk Bürokrasi tarihinde, özellikle dış ticaret bürokrasisinde, önemli görevler üstlenmiş ve bu görevleri başarıyla yürütmüş Ertuğrul Bey.  Emekliliği sonrasında da gerek özel sektörde gerekse halen yürütmekte olduğu Türk Dış ticaret Vakfı Başkanlığı görevi ile ülkesine hizmet etmeyi sürdüren Önen bu süreçte yaşadıklarını bizlerle paylaşmış. Anı okumayı çok seviyorum. Farklı İnsanların farklı deneyimlerinden kendime dersler çıkarıyorum. Kimi yazarlar anılarında özel hayatlarına fazlasıyla yer veriyor. Birçok açıdan sıkıntılı bir şey bul yapılan. Anı subjektif bir bakış açısı içeriyor. Özel hayata ilişkin anlatının gözünden olayları okumak anlatılan açısından son derece sıkıntılı bir durum ortaya çıkartıyor. Ertuğrul Bey'in anılarında ise buna yer verilmemiş. "Özel Hayat" adı üzerinde özel bir hayat ve oradaki anıları herkesl...

5G Yayıncılık dünyasını nasıl etkiler

Baştan söylüyeyim başlıktaki sorunun yanıtını IBC konferansı sonrası verebileceğimi umuyorum. Bu yazımda ise daha ziyade konuya giriş yapacağım.  Malum radyo ve televizyon yayınları birden fazla ortamda birden fazla yöntemlerle izleyiciye ulaşılıyor Ortam olarak sınıflandırma yaparsak: Uydu Kablo Karasal 3 farklı ortam olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan uydu ve kablonun devam edeceğine dair bir tartışma yok. Karasalda ise durum tartışmalı. Karasal ortamda yapılan yayın kıt kaynak olan "frekans" kullanılarak yapılıyor. Radyo yayınları, ülkemizde, FM modülasyon tekniği ile 88 -  108 MHz aralığındaki frekans bandından TV yayınları ise 470 -  694 MHz aralığındaki frekans bandından yapılıyor. Radyo için orta ve kısa dalga da kullanılsa bile  dinleyici sayısı bakımından FM ağırlıktadır.  Hem radyo hem de TV yayınlarının karasal ortamda da sayısal olarak iletilmesi için yöntemler geliştirildi. Ülkemizde ne radyo ne de TV Karasal sayısal iletim ile ...

yeni emeklilere ipuçları

Sanırım ilk fark ettiğimde askerdeydim. Her asker gibi "şafak" sayıyordum. Askerde geçirdiğim günü değil, kalanını. Bir sabah, şafak kaç dediklerinde,  bilmiyorum   dedim.  Nasıl dedi, "devrem".  Bu bilgi bizde yok,  dedim.  Sen de bilmiyorsun, kimse de bilemez zaten.   Yüzüme baktığında neden bahsettiğimi anlamıştı. Süresi belirsiz bir ömür sürdüğümüz dünya hayatı, dilimlere ayrılabilir gibi sanırım. İlk 20-25 yılı çocukluk-eğitim ve hayata atılma ile geçer. Sonrasındaki 25-30 yılı çalışma ve hayatı kurma, ardından gelen " kalan süre " ise emeklilik ve hayatı sorgulama ile geçer.  Ben henüz "ikinci evre"deyim ama bu "ikinci evre"nin sonlarına yaklaşıyorum, her ne kadar kendimi daha yeni başlamış hissetsem bile.  Bu yazıda ise üçüncü evre ile ilgili görüşlerimi paylaşmak istedim. Belki birilerinin işine yarar düşüncesi ile... Öncelikle bir yanlıştan bahsederek başlayayım. İnsanların çoğu hiç emekli olmayacakmış ...

Fasülyem Guru Küçükkuyu

mekanın sahibi iki güzel insan BLOG YAZILARI ARŞİVİNDE YER ALAN BİR MEKÂN .... Küçükkuyu, 10 senedir hayatımızda. Her sene geldiğimiz bir yer olunca neresi açıldı neresi kapandı takip edebiliyoruz. Bu yıl, 2018, yeme içme konusunda çok sayıda mekan açılmış. Küçük Ev, fasulyemGuru, Kahve Kuyusu bunlardan ilk aklıma gelenler. Geçmiş yılların başarılı mekanları da devam ediyor.  fasulyemGuru geçen yıllarda çok sevdiğimiz Sole Mare pastanesinin yerine açılmış.  fasulyemGuru, sanırım tüm Edremit Körfezi'ndeki tek VEGAN mutfağı. Yanlış okumadınız VEGAN. Hani yumurta ve peynir dahil hayvansal ürün yemeyenler. Süt, peynir, yumurta ve yoğurt olmadan yemek mi olur diyenlerdenseniz, sizi fasulyemGuru'ya bekleriz. Ben ev sahibi olmasam bile Murat Şef ile yakın mahallelerde büyümüşüz. Oradan hareketle bekleriz dedim :) Murat Şef, her yemek büyük bir özen ile yapıyor. Örneğin fasülye el işçiliği ile üretilmiş Japon imalatı döküm tencerede pişiriliyor. Fasülye ise İspir ürü...

IBC 2018 yaklaşırken

Blog yazmaya başladığımda ilk amacım, Türkçe içerik eksikliği sorununa çare olmaktı. 14 senenin sonunda, böyle bir eksiklikten söz etmek zor. Gene, özel bilgi gerektiren konularda, doğru bilgiye kolay ulaşılamıyor ama durum 14 yıl öncesine göre çok iyi.  Bu uzun ve muhtemelen gereksiz paragraf sonrası gelelim yazının konusuna. Malum, Eylül ayı IBC ayı olarak anılıyor bizim sektörde. NAB Amerika'da, Broadcast Asia ise Singapur'da. Hem coğrafi yakınlık hem yayın standartlarının aynı oluşu, yayıncılık ile ilgilenenleri Amsterdam'da topluyor. Bir türlü yazıya başlayamıyorum. Bu yıl 13 - 17 Eylül arasında konferans, 14 - 18 Eylül arası ise fuar var. Konferansın katılım ücreti epey yüksek, ama inanın, eğer bu alanda mühendis olarak çalışıyorsanız, konferans çok faydalı. Etkinliğin ardından kimi oturumların kayıtları internet üzerinden paylaşılıyor. Elbette, çevrenizi genişletmek, sektörde önemli isimlerle tanışmak gibi ek faydaları, video izleyerek yapamıyorsunuz. Gene de ...

Sakallı Celal / Orhan Karaveli

Kitabın kapağında Bir "Bilinmeyen Filozof"un Yaşam Öyküsü ibaresi var. Pergamon'dan çıkan Ağustos 2006 tarihli 9. baskısını okudum. Çok ilginç, nev-i şahsına mühhasır bir kişiymiş Celal Yalnız. Kendisine seçtiği soyadı gibi yalnız bir hayat yaşamış.  Orhan Karaveli, oldukça zor bir işi başarmış. Yazılı metin bırakmayan bir filozofu anlatmak, hele ölümünün ardından onca yıl geçtikten sonra, zor bir iş. Karaveli, öncelikle Celal Bey'in vefâtının ardından yazılanları aktarmakla başlamış çalışmasına. Rahmetlinin ardından dönemin, neredeyse tüm, önde gelen köşe yazarları anı paylaşmış. İkinci bölümde Celal Bey'in ailesinden bahsetmiş ve bunu Sakallı Celal Bey'in hayatının anlatıldığı bölümler izlemiş. Bu yazıda kitapta anlatılanları aktarmayacağım. Ancak şu kadarını söyleyeyim, yakın tarihe meraklıysanız bu kitabı mutlaka okumalısınız...