Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

Estonya - Türkiye maçına gidecekleri için Talin rehberi

Yazının başında söyleyeyim: tur rehberi ya da turizmci değilim. Talin'de dört gece beş gün geçirmiş bir mühendisim. Sayfamı takip edenler Talin'e neden gittim, ne zaman gittim hatırlayacaktır. Gelelim rehbere: Talin, Estonya'nın başkenti. Ülkenin bir buçuk milyon civarındaki nüfusunun üçte biri Talin'de yaşıyor. Kent, Avrupa'nın en kuzeyinde yer alan başkentlerden birisi. Bu yüzden hava maçın oynanacağı tarihte muhtemelen soğuk olacaktır. Ben Temmuz 2013'ün sonlarında gitmiştim Talin'e. Ankara'da 35 derece civarındaydı hava sıcaklığı. Estonya'da 20'li derecelerdeydi. Özellikle güneş battıktan sonra üşütecek kadar soğuk oluyordu.  Her Avrupa kenti gibi Talin'in de bir eski kent merkezi var. Aslına bakarsanız Almanya'nın bir çok kentinin eski kent merkezinden daha görkemli değil burası. Ortaçağdan kalma (1600'ler sanırım tam tarihi) binaları, oradakilerin anlatımıyla biraz da fakirlikten, yıkmamışlar zamanında. Merkez, neredeyse ...

Sayısal radyo: Birleşik Krallık'ta güncel durum

Uzunca bir süredir sayısal karasal televizyon yayınları konulu yazılar yayınlıyorum. Aslında sayısallaşma süreci, televizyonlar kadar radyo yayınlarını da ilgilendiriyor. Ülkemizde kısa süren bir deneme dışında pek bir çaba görülmeyen sayısal radyo, Avrupa'da, özellikle Birleşik Krallık'ta hızla yaygınlaşıyor. FM yayınlarından daha kaliteli sesin yanı sıra basit görsellerin de iletilebildiği DAB (DAB:Digital Audio Broadcast) yayınlarının bugün geldiği durumu analiz eden güncel bir rapor yayınlandı. Birleşik Krallık'ın RTÜK + BTİK'sı olarak düşünebileceğimiz Office of Communication (OFCOM) tarafından 25 Eylül (yani dün) yayınlanan rapor ilginç veriler içeriyor. Raporun tamamına buradan erişebileceğiniz hatırlattıktan sonra bana ilginç gelen bilgileri kısaca paylaşayım: BBC'nin ulusal multipleksi hanelerin %94,4'üne, ulusal ticari multipleksi %89,5'ine ulaşmış durumda. Yerel DAB multipleksleri ise %71,7'ye erişebiliyor.  Hanelerin %98'i sayısal ...

Doğazgaz satışında neden sınır var?

Günün en sıcak konularından birisi. Kartlı sayacı olan tüketiciler, mesela bendeniz, kış gelirken elindeki nakiti doğazgaza yatırıp mevsim boyunca, yaşanması kesin, fiyat artışlarından kurtulurdu. Gaz dağıtım şirketleri özelleştirilirken tüketicilerin, ne kadar karlı olduğu tartışmalı olan, bu tutumunun engellenmesine yönelik bir düzenleme yapılmış. Geçtiğimiz şubat ayında Resmi Gazete'de yayınlanan yönetmelik değişikliği ile   “ Da ğı t ı m ş irketi, ö n ö demeli saya ç kullanan m üş terilere, benzer m üş terilerin son iki y ı l ı n ayn ı ç eyrek d ö nemlerine rastlayan do ğ al gaz kullan ı m miktarlar ı n ı n ortalamas ı n ı esas alarak, bir ay i ç erisinde, en fazla ortalama iki ayl ı k do ğ al gaz t ü ketim miktar ı kadar do ğ al gaz sat ışı yapabilir. ”   denilerek aylık gaz satışına üst limit belirleme hakkı, dağıtım şirketlerine verilmiş. Bu değişikliğin sonuçlarının neler olduğunu bu sonbahar itibariyle yaşayarak görüyoruz. Mevcut durumda aylık olarak bel...

Cemile / Orhan Kemal

Orhan Kemal bugüne kadar okumadığım yazarlarımızdandı. Cemile'nin Nisan 1958 yılında yapılan ikinci baskısını sahaftan satın aldım. Varlık yayınlarından çıkmış ikinci baskısı da. İlk yayınlanış tarihi 1952. Çukurova'da hayata odaklanmış bir roman Cemile. Romana adını veren Cemile, Boşnak göçmeni bir genç kız. Babası Malik ve abisiyle birlikte yaşıyorlar. Buna yaşamak denirse elbette. 12 saatlik fabrika mesaisinden artan zamanda uyumak, ev işlerini yapmakla geçen bir ömür. 12 saatin karşılığı da üç otuz para.  Roman, sadece Cemile ve ailesinin hayatını anlatmıyor. Fabrikanın iki ortağı üzerinden dönemin sonradan görmelerine, eğitimsiz olup paralı olmanın getirdiği güç ile iktidar kurma heveslerine de değiniliyor.  152 sayfalık roman, bol diyaloglarla ilerliyor. Uzun karakter tahlillerine ihtiyaç bırakmıyor bu özenle yazılmış diyaloglar. Karakterlerin ağızlarından özellikleri belli oluyor. Edebiyatta bu tarzın bir adı vardır herhalde ancak ben edebiyat üzerine bir eğitim al...

IBC'de öne çıkan konular

Yukarıdaki başlığa bakıp, sadeceozgur IBC'ye de gitmiş demek ki diye düşünmeniz doğal. Ne yazık ki bu yıl da gelenek bozulmadı. 1998'den bu yana çalıştığım yayıncılık dünyasının Avrupa'daki en büyük buluşması bensiz gerçekleşti. Eksikliğimi pek hissetmiyorlar demek ki hiç bir yıl davet edilmiyorum :) Şaka bir yana, yayıncılık sektörünün bir köşesinden tutan herkesi ilgilendiren gelişmelerin ilk kez duyurulduğu IBC fuarı, web sitelerindeki yorumlardan takip edebildiğim kadarıyla, bir kez daha sektöre yön vermiş.  Etkinliğe katılmayan birisi olarak tartışmaları bilmem, yazılanlardan okuduklarım kadar olanaklı. Bu bağlamda en öne çıkan konunun Ultra HD olduğunu düşünüyorum. Aşağıda bu konuya ilişkin fikirlerim var:   Ultra High Definition: Ultra diye yazmaya başlayınca aklıma gazetelerin promosyon yarışında olduğu günlerde fırsatı kaçıranlar için yayınlanan MEGA, ULTRA kuponlar geldi. Aslına bakarsanız bu ULTRA da onlar gibi bence. Benzerliği şuradan kaynaklanıyor: MEGA...

Affiliate Programları

nar çiçeği Pazarlama konusunda çalışanlar başlığın neyi ifade ettiğini bilirler. Bu alan dışında çalışanlar ise bilmeden kullanırlar " affiliate " programlarını. Sık gittiğiniz markette size verilen bir üyelik kartı ile size özel indirimler sağlanması bir örneğidir bu uygulamanın. Başka bir çok örneği verilebilir. Mesela üyesi olduğunuz dernek, tutup çeşitli kurum ve kuruluşlarla masaya oturup üyelerine avantajlar sunulmasını talep edebilir. Böylece bu derneğe üyeliğinizin maddi bir faydasını görüp dernekle aranızdaki gönüllü ilişkiyi maddi çıkarla sağlamlaştırmış olursunuz. Mezunlar dernekleri, kulüpler, köy dernekleri bu tip anlaşmalar yaparak hem üyeliği cazip hale getirmeye çalışırlar hem de mevcut üyelerinin maddi çıkar elde etmesiyle derneğe daha bir şevkle geleceklerini düşünürler.  Buraya kadar, herşeyi metalaştıran ve metalaştırdıkça da değersizleştiren kapitalizmin bir uygulaması / aldatmacası olarak görüp sessiz kalınabilir uygulamalara. Hatta, madem düzenin...

ulusal sayısal karasal lisans ihalesi neden iptal edildi?

3 Mart 2011 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 6112 sayılı kanun sayısal karasal televizyon dönüşümü için bir takvim içeriyordu. Kanunun ilgili maddelerine göre yasanın yürürlüğe girmesinin ardından iki yıl içerisinde multipleks kapasitesi tahsis ihalelerinin bitirilmesi gerekiyordu. 2013 yılının 3 Mart 2013 tarihine geldiğimizde, yapılacak ihalelerin duyurusu bile henüz yayınlanmamıştı. İhalelere ilişkin duyuru 22 Mart 2013 tarihli Resmi Gazete'de yayınlandı. Yukarıda yazdığım durum, RTÜK Üyesi Sn. Esat Çıplak'ın Hürriyet Gazetesi'nde 14 Ağustos 2013 tarihinde yer alan açıklamalarına göre ihalenin iptalinin gerekçeleri arasında yer almış. Sn. Çıplak'ın açıklamalarında ihalenin iptal edilmesinin üç nedeni de yer alıyor.  Bunlar işin görünen yüzü. Arka planda neler olduğuna dair tahminlerim var elbette. Ancak bunları yazmaya cesaretim yok.  Para büyük, hesap büyük. Sadece, açıklamalara göre ihalenin iptaline neden olan gerekçelerin tüm...