Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

Viyana notları - 2 / Hotel Sacher

Tembellik en kötü özelliklerimden. 2008 yılı temmuz ayı sonlarında 4 günlük Viyana gezime ilişkin ilk yazıları döner dönmez yazmış ve takip edenlerin en kısa sürede sayfamda yer alacağını vaadetmiştim . Neredeyse iki yıl sonra vaadimi yerine getiriyorum. Aşağıda okuyacağınız notları gezi sırasında tutmuştum. İtalik mavi ile yazılan kısımlar notların orijinal halinde var. İtalik olmayan bölümleri ise (ki çoğunlukla açıklamalar) sonradan ekledim... 25 Temmuz 2008 21.44 Hotel Sacher'in cafesinde oturuyoruz.  Viyana'daki ikinci günümün akşamında yorgunluk var. Biraz da orijinal sacher'in doğurduğu merak. Orijinal sacher torte'nin fiyatı 4,90€. Yanında içtiğimiz Wiener Melange ise 4,20 €.  Sacher de ne, melange neyin nesi diyenler için ikisini de kısaca tanıtmaya çalışayım. Önce sacher'den başlamam gerekiyor. Ülkemizde de pastanelerde satılan çikolata kaplı bir pasta. İçerisinde kakaolu kek ve kayısı marmelatı var. Viyana ve Salzburg'da şubesi bulunan Hotel Sacher...

Altınpark, Altındağ Ankara

Ankara'nın parklarını dolaşmaya ve becerebildiğimce tanıtmaya devam. Bu kez durağımız havaalanı yolu üzerindeki Altınpark. Doğruyu söylemek gerekirse bebekler olmadan önce ki algımız ile sonrasındaki algımız çok değişti. Önceden beğenmediğimiz yerler şimdilerde çok hoşumuza gitmeye başladı. Altınpark, böyle yerlerden birisi. İrfan Baştuğ caddesi üzerinde yer alıyor. Birden fazla girişi olan büyük bir park. İnternette yer alan bilgilere göre 640.000 m2'lik alana sahipmiş. Yeşil alan miktarı 261.000 m2 ve 32.700 m2'lik gölet alanı bulunuyormuş. Aslında golf alanı olarak Ankara İmar Planı'na dahil edilen bölge, 1985 yılında dönemin belediye başkanı Mehmet Altınsoy tarafından açılan proje yarışması sonucu park olarak düzenlenmiş. Projenin uygulanmasına 1987 yılında başlanmış. 1993 yılında hizmete açılmış. Yıllar içerisinde olimpik yüzme havuzu ve diğer bir takım tesislerin eklenmesiyle bugünkü halini almış. Parkın adı Mehmet Altınsoy'dan gelmekteymiş. Altınpark'ı se...

Lozan Parkı, Çankaya, Ankara

Aşağıdaki yazının hazırlandığı ve yayınlandığı tarihe baktım 11 Temmuz 2010. Blog yazmanın güzelliklerinin başında, kişisel arşivinizi tutmak geliyor bence. 2010 yılının yazındaki gündemimiz bebeklerle gidilebilecek parklardı elbette. Lozan Park, Ankara'nın vahalarından bir tanesiydi o dönem. Pek bakımlı olduğu söylenemezdi ve yazıda da bu durumdan bahsetmiştim. Parkın şimdiki (Nisan 2016) hali ise her türlü övgüyü hak edecek cinsten. Oyun alanları yenilenmiş, hele bir halata tutunup havada dolaşma aleti var ki benim bile aklım gitti.  Park ile ilgili aşağıdaki yazıyı güncelleme ihtiyacı ise park içerisindeki kafenin kapanmış olması. Keyifli bir mekandı kafe. Muhtemelen kira sözleşmesinin bitmesinden kaynaklıdır bu durum ve umarım geçicidir.  11 Temmuz 2010 tarihli yazı: Ankara'da bebeklerle gidilebilecek parkları gezmeye ve tanıtmaya devam edeyim. Lozan Parkı, Çankaya Belediyesi'ne ait parklardan birisi. Çankaya Belediyesi'nin parkları neden genelde bakımsız olur...

Chloe, Büyük Hata

Julianne Moore, Liam Neeson ve Amanda Seyfried'ın başrollerini paylaştığı dram gerilim tarzı bir film. İzlemeyenler için filmin sonunu çağrıştıracak yorumlardan kaçınarak tek cümle ile özetlemek gerekirse: eşine güvenmezsen başına neler geleceğini bilemezsin . Erkeklerin ve kadınların aldatmadan ne anladığına ilişkin bir takım dokunmaları bir kenara bırakırsak mısır patlağı tadında bir film. İzlerken keyif veriyor, geriye bir şey bırakmıyor. 50 yaşına gelmiş Moore'ın vücuduna ne kadar iyi baktığını gösteren sahneler, sinemalarda değilse bile, televizyon gösterimlerinde makaslanacaktır. Bu sahneleri soft lezbiyen pornografisi olarak yorumlamak mümkün. Fİlmi izlerken hep ben bu filmi izlemiştim deyip durdum. İnternette filmle ilgili bilgilere bakınca 2009 yılı yapımı bu filmin, aslında 2003 yılı yapımı Nathalie'nin yeniden çekimi olduğunu öğrendim ve tahmin ettiğiniz gibi 2003 yılı yapımı filmi izlemişim :) Hatta kısa not da almışım o filmle ilgili. Nathalie'nin erotik ...

Anketin sonuçları = gönüllerin şampiyonu: Arjantin, kupanın şampiyonu: İspanya

Dünya kupasıyla ilgili anketin sonuna gelirken (kupanın bitimiyle anlet de bitecek) bugünkü sonuçlara bakarak yukarıdaki başlığı yazdım. Diğer seçeneğini (yani bu durumda Hollanda'yı) işaretleyen olmadığına göre okuyuculara göre şampiyon İspanya. En çok oyu alan ise Arjantin. Bence de kupayı Arjantin almalıydı.

Blog'da yeni yayın dönemi başlıyor...

Televizyonlarda olur ya yeni yayın döneminin tanıtıcı fragmanları. Yeni yayın dönemindeki dizilerden, programlardan bahseder. Bir nevi kendi reklamını yapar kanallar. Bu yazı da öyle bir yazı. Sadeceözgür adlı blogda uzunca bir süredir ara vermek zorunda kaldığım teknik etiketli yazılar ağustos 2010 ile çoğalacak. Herşey planladığım şekilde gelişirse nitelikli teknik yazılarda ciddi bir artış göreceğiz. Yazılar çoğunlukla yayıncılık sektöründeki teknolojik gelişmelerle ilgili olacak. Yazıların bu alanda Türkçe içerik sıkıntısına bir nebze çare olacağını umuyorum.  Zaman zaman çeşitli geri dönüşler alıyorum teknik içerikli yazılarla ilgili. Kimi çalışmalarda atıf verildiğini de gördüm. En çok bunlar motive ediyor. Ağustos 2010 ile başlayacak yeni yayın döneminde gene bir süredir boşladığım kitap etiketli yazılara da yeniden başlamayı umuyorum. 76 sayısını yıl sonuna dek 100'e ulaştırmayı hedef olarak belirledim. Yılın ikinci yarısının ilk ayının bittiğini düşününce ço...