Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

hayatı en iyi özetleyen şarkı ve sözleri...Pink Floyd'dan TIME (Zaman)

Time - Pink Floyd Yükleyen popi_vazeou . - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası. Ticking away the moments that make up a dull day Fritter and waste the hours in an offhand way Kicking around on a piece of ground in your home town Waiting for someone or something to show you the way Tired of lying in the sunshine staying home to watch the rain And you are young and life is long and there is time to kill today And then one day you find ten years have got behind you No one told you when to run, you missed the starting gun And you run and you run to catch up with the sun, but it's sinking Racing around to come up behind you again The sun is the same in a relative way, but you're older Shorter of breath and one day closer to death Every year is getting shorter, never seem to find the time Plans that either come to naught or half a page of scribbled lines Hanging on in quiet desperation is the English way The time is gone, the song is...

Neşeli Hayat

Yılmaz Erdoğan'ın yazıp yönettiği ve başrolünü oynadığı son filmi Neşeli Hayat 'ı biraz geç de olsa izledim. Film, yıllar önce izlediğim Kemal Sunal'ın Düttürü Dünya adlı filminin yarattığı duyguyu hatırlattı. Neşeli Hayat adlı multi-level marketing şirketi tarafından dolandırılan, bu multi level marketingin ne olduğunu merak ediyorsanız buraya bakabilirsiniz, günlük bulduğu işlerle geçimini sağlamaya ve ayakta kalmaya çabalayan Rıza'nın traji komik öyküsü olarak özetlenebilir filmin konusu. Hüzünle ancak sıkılmadan izleyip, verdiğiniz paraya pişman olmadan sinemadan ayrılmak istiyorsanız gidip izleyin.

Go! Ekolojik Diktatörlük, Dirk C. Fleck

Geçen dönem aldığım derslerin birinde okumamız istendiği için haberdar olduğum ve içeriği nedeniyle iç bunaltısı ile okuduğum bilim kurgu Go! Ekolojik Diktatörlük. Ankara'lı yayınevi Ayraç Yayınları tarafından 1998 yılında yayınlanmış. Benim aldığım ilk baskısıydı, sanırım çok ilgi çekmemiş. Ankara'da yaşayıp kitabı almak isterseniz Selanik Caddesi'ndeki Metropol sinemasının yanındaki kitapevinde bulabilirsiniz. Gelelim kitaba. 1993 yılında Almanya'da çevre, ekoloji konularında çalışmaları olan gazeteci Fleck tarafından kaleme alınan Ekolojik Diktatörlük kara ütopya olarak adlandırılabilecek bir bilim kurgu. 2050'li yıllardaki dünyaya ilişkin karamsar, gerçekçi diye de nitelendirilebilir, bir tablo çiziliyor. Dünyanın büyük bir kısmı yaşanmaz hale gelmiş. Bir grup devlet Global Observer (Küresel Gözlemci) adı altında birleşmiş ve çevreyi koruyabilme adına konulan çok sıkı kurallarla insanları yöneterek hayatta kalmaya çalışıyor. Kitabın uyandırdığı iç bulantısı...

TÜİK Çocuk

Boyun, kilon yaşıtlarınla kıyaslandığında ülke ortancasına göre ne durumda? Seninle aynı adı taşıyan, yaşadığın kentte ve ülkede kaç kişi var? Senin yaşında yaşadığın kentte ve ülkede en yaygın isimler neler? Senin yaşında yaşadığın kentte ve ülkede kaç kişi yaşıyor? Peki ülkemizde en çok kullanılan 5 isim hangileri? (Bu son sorunun yanıtını herkes tahmin edecektir :) Ahmet, Mehmet, Mustafa ile Ayşe ve Fatma) Yukarıdaki soruların yanıtı bir TIK ötenizde. Eski adıyla Devlet İstatistis Enstitüsü yeni adıyla Türkiye İstatistik Kurumu, ya da kısaca TÜİK, web sayfasında çok güzel grafiklerle süslenmiş bir çocuk bölümü açmış. Burayı tıklayarak sayfaya ulaşabilirsiniz. Bağlantı çalışmazda diye sayfanın adresini aşağıya yazdım: http://www.tuik.gov.tr/TuikCocuk/Start.do Merak eden olur mu bilmem ama benim adımda Türkiye'de 88 278 kişi yaşıyormuş. Benim yaşımda Ankara'da en yaygın isim Murat'mış. Ankara'da en yaygın isim ise Ahmet'miş. Benim yaşımdaki kişiler arasında ülkemi...

Çöplüğün Generali, Oya Baydar

Oya Baydar'ın geçtiğimiz sene yazında yayınlanan son romanı Çöplüğün Generali'ni yakın zamanda okudum. Malum davayı hatırlatan yarı kurgusal, yarı belgesel gibi bir roman. Baydar'ın yazdığı roman gelecek zamanda geçiyor. Büyük deprem olarak anılan bir felaket sonrası insanlar yeni bir bölgede kurulan modern kentte yaşamlarını sürdürmektedir. Teknolojinin gelişmiş olanaklarından yararlanıp, sakin bir hayat geçiren romanın kahramanı bir gün havaalanına giderken sapmaması gereken bir yola sapar. Bu noktadan sonra romanın içinde bir başka roman okumaya başlıyoruz. Bu ikinci romanın yazarı büyük deprem öncesi yaşayan yazarlardan birisine ait. Bugünlerin meşhur davasında yeralan iddialara fazlasıyla benzer şeyler yaşanır bu ikinci romanda. Yarı belgesel gibi diye nitelendirdiğim bölüm bu roman içindeki romanda aktarılmış. Sonuna kadar ilgiyle okunan, sürükleyici bir roman Çöplüğün Generali. Bugünlerde yaşananlara ilişkin göndermeler, yorumlar düşündürücü. İnsanları denetleyen, f...

Göksu Restaruant

Göksu Restaurant ile yazdığım ve yayınladığım yazılar çok okunuyor. Mekana gidip beğenen ve beğenmeyenler yorumlarıyla iletiyi renklendiriyor(du). Blogger'ın kötü özelliklerinden birisi yayınlanmasına izin verdiğiniz bir yorumu sonradan silemiyorsunuz. Göksu Restaurant yazılarının birisine yapılan yorumların birinde kişilerle ilgili konulara girildiğini ne yazık ki geç fark ettim. Bu gün gelen bir yorum ile bu hatamı fark edince yorumu silmek istedim ancak bu mümkün olmadı. Ben de çözüm olarak o iletiyi yorumlara kapattım ve daha önce yapılan yorumlarının tümünü gizledim. Diğer yorumlayanların görüşleri de gizlenmiş oldu... Bundan sonra yorumları yayınlarken daha dikkatli olacağım. Tüm okuyucularıma duyurmak istedim...

2009'u uğurlamaya hazırlanırken

Yıllar birbirini kovalamaya devam ediyor. Şöyle bir durup bakınca çok uzakmış gibi gelen yaşlara geldiğimi farkediyorum. Şimdi merak edenler olacaktır kaçmış o çok uzak gelen yaşlar diye. Şairin yolun yarısı eder dediği yaşı geride bırakmak üzereyim. Yolun yarısı eder mi bilmem ama bana hep uzakmış gibi gelirdi 35. Koca adam yaşı. 2010 ile birlikte 35'i geçmiş olacağım. Tek düze haline gelmiş hayatımız iki küçük cimcimenin katılımıyla renklendi. Kedimizi de sayarsak 3 kişilik ailemiz 5 kişiye çıktı. 2009'u bebeklerin sağlıklı dünyaya gelişiyle hatırlayacağız. Bakalım ilerleyen yıllar neler getirecek. Bu yıl, özellikle bebeklerin dünyaya geldiği haziran ayından sonra, blog ile çok ilgilenemedim. Zamansızlığın yanı sıra blog'a yazacak şey leri (kitap okumak, tiyatroya gitmek, seyahat etmek gibi) yapmaya bir süreliğine ara vermek zorunda olduğum için yazılar azaldı. Ama bu arada geçtiğimiz ay koyduğum yazı gibi değişiklik yazılara hazırlıklı olun. Bu sene devam ettiğim bir y...