Ana içeriğe atla

Kayıtlar

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi

Ankara Devlet Tiyatrosu'nun iki yıldır oynamakta olduğu Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi adlı oyununa gitmeyi iki kez denemiştik. Her iki seferde de oyuncuların rahatsızlıkları yüzünden başka oyunlar izlemek zorunda kalmıştık. Sonunda bu akşam izleyebildik. İki yıldır oynamasına karşın Akün Sahnesi gibi büyük sayılabilecek bir salon dolmuştu. Oyun iki perde, toplam 2 saat 35 dakika sürüyor. Alman faşizminin Polonya'yı işgali sırasında Varşova'da yaşayan bir grup tiyatro oyuncusunun başlarından geçen trajikomik bir hikaye anlatılıyor. İlk bombalama sırasında savaşın korkunçluğunu hissediyorsunuz. Melchior Lengyel'in yazdığı oyunu Jan Mendell oyunlaştırmış. Çeviren ve yöneten Yücel Erten. Sade ve işlevsel bir dekor kullanılmış. Ortada dönen platform kah sokak oluyor, kah tiyatro sahnesi. Tiyatro sahnesi olarak kullanıldığında platformun bir yarısında oyun devam ederken, diğer yarısında kulisi göstermek akıllıca bir buluş olmuş. Anlatılan hikaye savaşın ortasında geçiyor olsa bi...

Ressamın Bahçıvanıyla Marul Üzerine Sohbeti, Henri Cueco

Uzun isimli, etkileyici bir kitap Ressamın Bahçıvanıyla Marul Üzerine Sohbeti. Kitabın yazarı Henri Cueco , gerçekten ressam. 1929 doğumlu. Paris'te yaşıyor. Kitap, ressam/yazar Cueco'nun demiryollarından emekli bahçıvanıyla yaptığı sohbetleri içeriyor. Yazarla kıyaslandığında eğitimsiz bahçıvanın söyledikleri kimi durumlarda yıllarını felsefeye vermişleri şaşırtacak kadar özlü olabiliyor. Hayatınıza ilişkin düşünmenize yol açacağını düşündüğüm bu kitabı okumanızı öneririm. Kitabın arka kapağında yazıldığı gibi: "Kitabı bitirdiğinizde, bahçıvanın size fısıldadığını duyacaksınız: < Yaptığınız her ne olursa olsun bahçenizin bakımını asla ihmal etmeyin > Gerçek ve mecaz anlamda.

Don Kişot hayal kırıklığı

Şubat tatilinin başlaması ile birlikte çocuklara yönelik filmler vizyona girdi. Don Kişot da bunlardan biri. Animasyon filmler genellikle komik olur. Şrek filmini severek istemiştik. Don Kişot'un da Şrek'e benzeyeceğini düşünmüştük. Ne yazık ki beklentilerimizden çok uzak bir filmle karşılaştık. Ne çocuklara göre bir film ne de büyüklere göre. Konu desen konu yok, komik desen değil. Çizgiler bile itici. Verdiğimiz paraya acıyarak ilk yarısında çıktık. Neden böyle bir film yapmışlar anlayamadık.

Ankara'da kar var

Güzel yaz fotograflarından sonra hayatın gerçeklerine dönme zamanı. Pazartesi sabahı karla uyandık. Geceden yağan kar, okulların tatil olmasının etkisiyle, trafiği olumsuz etkilememişti. Umarım akşam dönerken de sıkıntı yaşanmaz. Kar yağınca güzel manzaralar ortaya çıkıyor.

Soğuk kış günlerinde yaza özlem

Ülkenin doğusu çetin kış şartlarıyla boğuşuyor. Erzurum'daki soğuğun etkilerini içimiz üşüyerek izlerken yazdan kalma fotografların iyi gideceğini düşündüm. Geçtiğimiz yaz çektiğim iki fotografla yazı hatırlatmak istedim. Hayatın en iyi yanı bu belki de, hiç bir şey kalıcı değil. Ne kış, ne yaz, ne de biz... Merak edenler için söyleyeyim. Fotografları Datça'da çektim. 2 megapiksel Kodak fotograf makinesiyle.

Ankara Kocatepe Camii

Zaman zaman gittiğim yerlerde çektiğim fotografları ekliyorum bloguma. Bu kez farklı bir şey olsun. Gittiğim yerde değil olduğum yerde çektiğim fotograflar. Ankara'nın orta yerinde Edirne'deki Sinan eseri Selimiye'ye benzediği (taklit ettiği) ileri sürülen Kocatepe Camii fotografları. 1967 yılında inşaatına başlanan, 20 yıl sonra, 1987'de kullanıma açılan caminin altında Beğendik'in Ankara'daki ilk mağazası bulunuyor.

Çığ

Devlet Tiyatroları'nın aylık programında, oyunları tanıtıcı küçük metinler yer alır. Bu metinlere bakarak gitmeyi planladığınız oyun ile ilgili ön bilgi edinirsiniz. Övücü yazılar olduğunu bilerek okuyunca, genellikle yanıltmaz bu bilgiler. Aşağıda Çığ ile ilgili yazılan tanıtımı okuyunca; 'Bu günlerde; dünyamızda yaşanan ve adına Yeni Dünya Düzeni denilen dayatmalı tek ve gerçek doğruymuş gibi yutturmaya çalışan ve böylece de dünyamızı biraz daha kana ve ateşe boğan egemenlere karşı direnmemiz gereken bu günlerde… Çığ.' mutlaka görmem gerekiyor diye düşündüm. Yeni Dünya Düzeni , kana ateşe boğan gibi iddalı sözlerle süslenmiş etkileyici bir tanıtım yazısı. Gelin görün ki oyun tanıtım yazısıyla o kadar ilgisiz çıktı ki bir ara tanıtıcı yazıyı başka oyun için mi yazmışlar dedim kendi kendime. Karın yolları kapattığı, çığ tehlikesi yüzünden bağırmanın yasak olduğu bir yerde yaşamak zorunda kalmış, çocuk doğurmayı çığ tehlikesinin olmadığı zaman dilimine göre ayarlayan bir ...