Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Evimizi kendi türümüzden olmayan bir canlı ile paylaşmak ilginç bir şey. Dilinden anlamadığımız, isteklerini çözemediğimiz, günlük yaşam döngüsü bizden farklı olan bir canlıyla hem de. Evimizi paylaştığımız Zeytin Bey, muhtelif yerlere girip çıkıyor. Bu görüntüleri görenler bizlere kızabilir :) Sakın havanın sıcaklığına bağyamayın yandaki görüntüyü. Bu fotograf çekildiğinde tarih 20 nisan 2006. Yani henüz sıcaklardan bunalmadığımız günler :). Her sabah 01.30 ile 02 arasında uyandırıp, evimizdeki halı, koltuk ve perdeleri tırmalasa bile Zeytin Bey ile birlikte yaşamaktan çok mutluyuz. İyi ki varsın Zeytin. İyi ki geldin evimize :)