İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti. İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı. Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı. Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım. Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar.
Suzan Samancı'nın adını İnci Aral'ın bir kitabı sayesinde öğrenmiştim. Sel Yayınları tarafından 2011 yılında ilk baskısını yapan 124 sayfalık kitap, 19 öyküden oluşuyor. Samancı, Diyarbakır doğumlu. Öyküleri de bölge insanının sorunlarıyla ilgili. Eşyayı adıyla çağırırsak Kürt sorunu, kimlik sorunu, varoluş sorunlarıyla ilgili. Öykülerin kimisinde dağdakinin dilinden, kimisinde geçmişte dağda olup itirafçılığı seçenin gözünden okuyoruz. Kimi öykülerde korucu / örgüt arasına sıkışmış halk, kimisinde ise yöreye atanmış öğretmen anlatıcı oluyor. Samancı'nın anlatıcıları bazen kadın, bazense erkek. Her iki cinsinin düşünüş farklılıklarını başarıyla öykülerinde işlemiş. Suskunun Gölgesinde'deki öyküler çok katmanlı. Ön planda bir sorun anlatılırken cümle arasındaki göndermelerle başka problemlere dikkat çekilmiş. Bunlar, burjuva ahlakından kadın erkek sorunlarına kenti aydının olayları yorumlayışına kadar uzanıyor. Samancı'dan okuduğum bu ilk kitap bana Gezi olayl...