Ana içeriğe atla

Kayıtlar

peride celal etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ışık ve gölge

Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı  çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor. 

Bir Hanımefendinin Ölümü / Peride Celal

Nereden duyduğumu hatırlamadığım bir söz: "Bildiğim bir noktaysa, bilmediğim onun çevresi kadardır" diyordu. Aynı sözü bildiğim yazarlar noktaysa, bilmediklerim çevresi kadardır diye yeniden söyleyebilirim. Gerçekten de sadece Türkçe yazmış yazarları bile ele alsak, henüz hiç kitabını okumadıklarımın sayısı okuduklarımdan epey fazladır. Peride Celal, okumayı düşünüp de vakit yaratamadıklarımın başında geliyordu. Geç kalmışım, gene de bir yerden başlamış olmak güzel. 1916 doğumlu yazarımızın Can Yayınları'ndan ilk baskısını 1995 yılında yapmış iki öyküden oluşan kitabı 165 sayfa. Benim okuduğum 2003 tarihli ikinci baskısıydı. Bir Hanımefendinin Ölümü adlı öykü, kitabın büyük bölümünü oluşturuyor. Derinlemesine karakter tahlilleri, burjuva ahlakı ya da ahlaksızlığı, insanın bencilliği ve çıkarcılığı tokat gibi vuruyor suratına okuyucunun. Günümüzde İstanbul'da geçen öyküde, annelerinin intiharı üzerine cenaze evinde toplanan kardeşi, çocukları ve gelinleri ile evin...