Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Okuduğum kitaplarla ilgili notlar düşmem ile blog sayfası yazmam eş tarihlere rastlıyor. İlk not, 17 Aralık 2004 tarihini taşıyor. Çok severek okuduğum Oya Baydar'a ait bir kitap: Kedi Mektupları . 2004 sonunda başladığım blog yazılarını içeriklerine göre sınıflandırmam, yani etiketlemem sonucu hangi içerikli kaç yazı olduğu takip edilebiliyor. Buradan hareketle 2011'in ilk ayı içerisinde kitap etiketine sahip yazı sayısı 100'e ulaşmak üzere. Bu yazının ardından eklenecek kitap etiketli yazı, 100. olacak. Aslında 100 için farklı bir kitabı bitirip notunu eklemeyi düşünüyordum. Ancak, dün kütüphanede bulduğum ve deyim yerindeyse bir solukta okuduğum bir kitap planları bozdu. Bir sonraki yazıda onunla ilgili notlar düşeceğim. Bu sıkıcı girizgahtan sonra buyurun şaşırtıcı özgeçmişe sahip Andreasen'in ilgi çekici kitabına: Dr. Nancy C. Andreasen, İngiliz edebiyatı alanında lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerine sahip bir bilim kadını olarak 5 yıl boyunca öğretim ...