İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti. İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı. Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı. Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım. Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar.
Açlık 'ın ardından Hamsun'dan okuduğum ikinci eser, Victoria oldu. Tur Yayınları'nın 1979 yılında yayınladığı baskısından okudum. Behçet Necatigil dilimize çevirmiş. Norveç'li yazar Hamsun'un 119 sayfalık kısa romanı bir aşk hikâyesi. Aslında klasik bir konu, hatta bir dönem yerli filmlerin senaryosu: zengin kız - fakir oğlan, ailelerin isteklerine karşı koyamayan gençler ve mutsuz bir ömür. Fazla karamsar gelmiş olabilir son yazdığım cümle. Oysa Hamsun'un romanı karamsar değil, daha ziyade gerçekçi. Olmayacak düşler, sahte umutlar yok. Romandan kısa bir alıntı ile bitireyim bu notları: "Evet, neydi aşk? Güllerin arasında esen bir rüzgâr, hayır, kanda bir sarı fosforlaşma. Hattâ ihtiyarların gönüllerini bile danslara uyandıran, cehennem sıcağı bir müzikti aşk. Yaklaşan gecelere açılan bir margarite benziyor, bir soluk karşısında kapanıveren, bir el değdi mi soluveren bir şakayıkı andırıyordu. Böyleydi aşk. Aşk bir insanı yere yıkabilir, onu t...