İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti. İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı. Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı. Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım. Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar.
Bu sene farklı türler ve farklı yazarlarla tanışma senesi oldu. Geçtiğimiz yıllarda yakın tarihi anlatan kitaplara ayırıyordum vaktimin çoğunu. Yakın tarih konusunda belli bir birikim elde edince, edebiyatın engin denizine yeniden açılmak iyi geldi. Jose Saramago, bu senenin keşiflerinden birisi oldu. Kitabın adına bakıp Afganistan'ın başkentinden bahseden bir metin bekliyorsanız baştan söyleyeyim bu Kabil o Kabil değil. Habil ve Kabil kıssasında geçen Hz. Adem'in oğlu Kabil, romanın kahramanı. Işık Ergüden'in tercümesi ile Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından ilk baskısı Eylül 2011'de yapılmış eserin, Ekim 2011 tarihli ikinci baskısını okudum. 146 sayfa olmasına karşın kısa sürede okunabilecek bir roman değil Kabil. Kolay okunmamasının en önemli nedeni yazılanların, okuyanda uyandırdığı düşünceler. Neredeyse her bölüm sonunda durup düşünmem, hatta uzun uzun düşünmem gerekti. İkincil neden ise yazarın tercihi sonucu seçilen yazım şekli. Konuşmacıların birbirinden ayrı...