Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
@İstanbul Kimi yazarları çok seviyorum. Yayınladıkları tüm eserleri okumak istiyorum. Pek sağlıklı bir durum değil belki. İnci Aral, bu yazarlardan birisi. 2013 yılında, o güne kadar yayınladığı tüm eserleri okumuştum. Son romanı / belgesel romanı Sevgili'yi bitirerek, İnci Aral'ın yayınladığı tüm eserleri okuyan kişi olmayı sürdürüyorum :) Gelelim Sevgili'ye. Yılmaz Güney'in hayatının bir bölümünü, isimleri değiştirerek, romanlaştırmış Aral. Roman hakkında Yılmaz Güney'in eşi Fatoş Güney'in açıklamaları düşündürücü. Konuyu tam bilmeyince yorum yapmak zor. Anı kitaplarını seven birisi olarak Sevgili adlı romanı da sevdim. Ancak, üzülerek belirtmeliyim ki, ilk baskısını 1984'te yapan Uykusuzlar adlı öykü kitabı ya da 1994'te yayınladığı Yeni Yalan Zamanlar üçlemesinin ilk romanı Yeşil'i düşününce, Aral'ın kaleminin gücünü hatırlayınca Sevgili'den çok daha iyisini yazabileceğini bilince, ister istemez, üzülüyorum. Sonuçta tercih...