Ana içeriğe atla

Kayıtlar

hakan günday etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ışık ve gölge

Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı  çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor. 

AZ / Hakan Günday

Nevzat Çelik'e ithaf edilmiş Az, Hakan Günday'dan okuduğum ilk ve bugüne kadar ki tek eser. İşin doğrusu romanı okuyalı epey zaman oluyor, ancak bugün fark ettim ki romana dair notlarımı bloga eklememişim. Geç olsun, güç olmasın diyerek, yeniden gözden geçirdiğim Az'a dair notlarımı ekledim... Nisan 2011 tarihli Doğan Kitap'tan çıkan ilk baskısından okumuştum Az'ı. 355 sayfalık roman, etkileyici ve sarsıcı bir giriş ile başlıyor. Bir o kadar sıradışı kurgusu ile ilerliyor. Öyle çok konuya / olaya göndermeler yapılıyor ki romanda, okurken yer yer yorucu oluyor.  Aynı isimli farklı kaderli iki karakterin birbiriyle kesişmeyen ama teğet geçen yaşamlarını anlatıyor Az. A'dan Z'ye diye de okunabilir bu isim ya da kelimenin gerçek anlamıyla yetersiz olarak da. Derda'ların birbirine teğet yaşamları romanın finalinde buluşuyor.  Hakan Günday Tutunamayanlar'a hayran bir yazar büyük olasılıkla. Az'da Tutunamayanlar'a gönderme çok. Bir bölümünün el y...