Havaların gidişinden anlamak pek mümkün olmasa da Aralık ayının sonuna yaklaşıyoruz. Mağazalarda ve caddelerde ışıklı, geyikli süslemeler yeni bir senenin geldiğini hatırlatıyor. Herkesin yeni yıldan bekledikleri farklı elbette. Ben huzur ve sağlık diliyorum, tüm insanlık için. 2025 yılı içinde her hafta en az bir blog yazısı eklemeyi kendime hedef olarak koydum. Bu yazıların belirli bir konusu olmayacak. Doğaçlama, aklıma gelenler, aklıma takılanlar. Video izlemektense okumayı tercih edenlerdenseniz, beklerim bloguma. Yazıları, çeşitli tarihlerde farklı mekânlarda çektiğim fotograflar süsleyecek. Bir de sürpriz bekliyor, 2025 yılında okurlarımı. Umarım beğenirsiniz...
Nevzat Çelik'e ithaf edilmiş Az, Hakan Günday'dan okuduğum ilk ve bugüne kadar ki tek eser. İşin doğrusu romanı okuyalı epey zaman oluyor, ancak bugün fark ettim ki romana dair notlarımı bloga eklememişim. Geç olsun, güç olmasın diyerek, yeniden gözden geçirdiğim Az'a dair notlarımı ekledim... Nisan 2011 tarihli Doğan Kitap'tan çıkan ilk baskısından okumuştum Az'ı. 355 sayfalık roman, etkileyici ve sarsıcı bir giriş ile başlıyor. Bir o kadar sıradışı kurgusu ile ilerliyor. Öyle çok konuya / olaya göndermeler yapılıyor ki romanda, okurken yer yer yorucu oluyor. Aynı isimli farklı kaderli iki karakterin birbiriyle kesişmeyen ama teğet geçen yaşamlarını anlatıyor Az. A'dan Z'ye diye de okunabilir bu isim ya da kelimenin gerçek anlamıyla yetersiz olarak da. Derda'ların birbirine teğet yaşamları romanın finalinde buluşuyor. Hakan Günday Tutunamayanlar'a hayran bir yazar büyük olasılıkla. Az'da Tutunamayanlar'a gönderme çok. Bir bölümünün el y...