Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
hayat hep düz bir yol değil 2013 yılında Havariler adlı anı kitabını okumuştum Gün Zileli'nin. 1972 - 1983 yılları arasını anlattığı bu kitabına dair yazdıklarıma dönüp baktım. O günlerde epey garipsediğim, özel hayatlara dair yazdıklarını hatırladığım bir kez daha. Kentlerde (2000-2013) adlı kitap ise Zileli'nin hayat öyküsünü anlattığı serinin şimdilik son halkası. Kitabın adından da anlayabileceğiniz gibi, Zileli, 2000 - 2013 yılları arası anlatmış bu kez. Anıları yazmak gerek. Hele topluma yön veren, ailesinden olmayanların da tanıdığı kişilerden biriyseniz, yazılı anı bırakmak önemli. Ancak bunu yaparken özel hayatları ifşa etme yanlışından sakınmalı insan. Gün Zileli, anı yazmak ile özel hayatın ifşasını fena halde karıştırmış. Belki çok yakınlarına anlatabilirsin, hayatının her önemli gördüğün anına ilişkin hissettiklerini. Ancak bunu kitaplaştırıp kamuyla paylaşmak, çok sakıncalı bir iş. Kentlerde kitabının sonunda bir isim dizini var. Yolu Zileli ile ke...