Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Frederic Beigbeder'in bir solukta okunabilecek, yaz aylarına uygun konulu, keyifli romanının adı: Aşkın Ömrü Üç Yıldır. Ülkemizde Doğan Kitap tarafından basılmış. Benim okuduğum Kasım 2004 yılında basılan 33. baskısıydı. Eminim şimdilerde baskı sayısı daha da artmıştır. Kitap, adından da anlaşılacağı gibi, kadın erkek ilişkileri üzerine. Romanımızın kahramanı, kitabın arka kapak yazısındaki alıntılarda da belirtildiği üzre, aşkın üç yıllık ömrü olduğuna inanan bir Parisli. Esprili bir anlatımla biten bir evliliği, başlayan yeni aşkı ve yeni aşkın yaşam süresini okuyucu ile paylaşıyor. Kadın-erkek ilişkilerine, erkek gözlüğü ile bakmak isteyenlerin okumasını öneririm. Beynin kimyasalından mıdır, toplumdaki erkek egemenliğinden midir bilmem erkeklerin olaylara bakışı kadınlardan farklı. Bu farklı bakış açısını çok güzel ortaya koyan bir eser. Yaz aylarında, bu sıcaklarda, fazla kafamı yormayacak, beni keyiflendirecek, ama keyif verirken kendi hayatıma ilişkin izler taşıyan / ta...