Havaların gidişinden anlamak pek mümkün olmasa da Aralık ayının sonuna yaklaşıyoruz. Mağazalarda ve caddelerde ışıklı, geyikli süslemeler yeni bir senenin geldiğini hatırlatıyor. Herkesin yeni yıldan bekledikleri farklı elbette. Ben huzur ve sağlık diliyorum, tüm insanlık için. 2025 yılı içinde her hafta en az bir blog yazısı eklemeyi kendime hedef olarak koydum. Bu yazıların belirli bir konusu olmayacak. Doğaçlama, aklıma gelenler, aklıma takılanlar. Video izlemektense okumayı tercih edenlerdenseniz, beklerim bloguma. Yazıları, çeşitli tarihlerde farklı mekânlarda çektiğim fotograflar süsleyecek. Bir de sürpriz bekliyor, 2025 yılında okurlarımı. Umarım beğenirsiniz...
Bu sene, ilk kez okuduğum yazarlar senesi oluyor desem yeridir. Tatar Çölü, yazarın en bilinen romanıymış. İletişim Yayınları'nda ilk baskısı 1991 yılında yapılmış. Benim okuduğum, 2018 yılında yapılan 18. baskısıydı. 230 sayfalık eseri Hülya Uğur Tanrıöver çevirmiş dilimize. Buzzati'nin eserini okurken beynimde, bu yazıyı yazarken ise kulağımda, Pink Floyd'un 1973 senesinde yayınladığı The Dark Side of The Moon albümünden Time şarkısı çalıyordu. Sizin de dinlemenizi öneririm. Şarkının YouTube'da bulunan bir kaydının videosunu aşağıya ekliyorum: Kitabı bir cümle ile özetle deseler şöyle yazardım: "Bugün, yarın derken koca bir ömrün geçip gidişinin hazin hikâyesi" Bu arada, hangi ömür geçip gitmiyor ki diyebilirsiniz ve bu sözünüz ya da tespitiniz çok önemli bence. Kitabın fotografını, bloga koymak için, çekerken, anahtarlığımdaki Oblomov'un kapağının da görünmesini istedim. Eğer Gonçarov'un Oblomov'unu okumadıysanız, mutlaka öneri...