Ana içeriğe atla

Kayıtlar

bloga_ozel etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ışık ve gölge

Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı  çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor. 

yine yeni bir yıl

Havaların gidişinden anlamak pek mümkün olmasa da Aralık ayının sonuna yaklaşıyoruz. Mağazalarda ve caddelerde ışıklı, geyikli süslemeler yeni bir senenin geldiğini hatırlatıyor.  Herkesin yeni yıldan bekledikleri farklı elbette. Ben huzur ve sağlık diliyorum, tüm insanlık için.  2025 yılı içinde her hafta en az bir blog yazısı eklemeyi kendime hedef olarak koydum. Bu yazıların belirli bir konusu olmayacak. Doğaçlama, aklıma gelenler, aklıma takılanlar.  Video izlemektense okumayı tercih edenlerdenseniz, beklerim bloguma.  Yazıları, çeşitli tarihlerde farklı mekânlarda çektiğim fotograflar süsleyecek.  Bir de sürpriz bekliyor, 2025 yılında okurlarımı.  Umarım beğenirsiniz...

neden fotograf çekiyoruz

Filmli makineler zamanından kalmayım. Siyah beyaz ILFORD'la çektiğim karelerin bir bölümü duruyor hâlâ. Film banyosu, kart baskısı, deklanşöre basıldığı anda film üzerine sabitlenen karenin baskı sırasında değişikliklere uğratılması... Hepsi hoş, güzel anılar oldu artık. Başlıktaki soruyu, neden fotograf çekiyoruz sorusunu son zamanlarda daha çok soruyorum.  Bulduğum bir kaç yanıt var. Sizlerin yorumlarını da merak ediyorum. İşte benim yanıtlarım: İleride dönüp o anı hatırlamak için.   Orada bulunduğumuzu göstermek için. Herkes çektiği için.

29 Ekim 2024

Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun. 20 senedir, neredeyse kesintisiz devam eden Türkçe blog sayısı fazla değildir muhtemelen.  Videolar, internette geçirilen zamanın büyük bölümünü işgal etmezken daha çok okunurdu yazdıklarım. Son dönemde yazılarımın sıklığı azalsa bile blogu açık tutmayı sürdüreceğim. Eskiden izlediğim filmler ile ilgili bir şeyler de yazardım. MUBİ platformunda  izlediğim Faruk'u önererek bitireyim.  Nice 101 senelere...

Önümüzdeki yaz boyunca SadeceÖzgür'de okuyacaklarınız

Pek kıymetli okurum, Bu paylaşım sana yönelik gibi görünse bile aslında kendime hatırlatma niyetiyle yazıldı. Biliyorum ki bu iletiyi okuyan hiç kimse, Temmuz ayında televizyon ekranı tasarımı üzerine bir yazı yayınlanacağını öğrenip, Temmuz ayında bu bilgiyi hatırlayıp, bakalım ne yazmış Özgür diye bloga gelmeyecek. Dediğim gibi, kendime notları sizlerle paylaşıp, hep şikayet ettiğim ancak değiştirmek için hiç çaba göstermediğim üşengeçliğimden kurtulabilme aracı. Düşünüyorum öyleyse varım sözünü üşeniyorum öyleyse yarın diye çeviren bir tişörtüm bile var. Lafı fazla uzatmadan gelelim yaz aylarının konularına: Her ay enaz iki yeni kitap notu eklenecek. Bugünden belli olanları sıralayayım: Kâmuran Şipal / Gece Lambalarının Işığında - Toplu Öyküler Ece Temelkuran / Sinyorita Biz Burada Devrim Yapıyoruz. Prof. Dr. Asker Kartarı / Kültür, Farklılık ve İletişim - Kültürlerarası İletişimin Kavramsal Dayanakları Gül Işık / İspanya: Bir Başka Avrupa Her ay İstanbul'da pek bilinmeyen b...

Sosyal medyada SadeceOzgur

Farklı tarihlerde yayınladığım benzer başlıklı yazılar var(dı) blogda. Bulabildiklerimi sildim. Karakterimden ötürü sanırım, bir yerlerde fazla duramıyorum. Hâl böyle olunca, sosyal medya hesaplarım başlıklı yazıların geçerliliği kalmıyor bir zaman sonra.  Bu kez de muhtemelen farklı olmayacak ama gene de epeydir böyle bir paylaşım yapmadığımı görünce, güncel adresleri vereyim dedim: Facebook   Instagram   Youtube   LinkedIn   Google Maps

Bir yıl daha biterken

Ömrümün bir senesi daha bitiyor. 18 seneden uzun süredir blog yazınca, dönüp ne yazdığına bakabiliyor insan. Sanırım pek takipçisi olmasa da hâlâ yazmayı sürdürmemin en temel nedeni bu, kişisel arşiv. Yarım asırlık insan olacağım pek yakında. Kalan ömrüm, büyük olasılıkla, yaşadığımdan kısa. Yani ömrü bir maça benzetirsek, ikinci yarı çoktan başladı muhtemelen. Elbette ne kadar yaşayacağımızı bilemediğimiz gibi ne yaşayacağımıza dair de bilgimiz yok. Ancak hevesimiz olabilir.  Kalan ömürde neler yapmak isterim diye bir düşündüm bu sabah, dışarıda horoz ötüşleri, köpek havlamaları ve en baskın olan, kuş cıvıltıları eşliğinde bir İstanbul sabahında: Medya dünyasına yönelik teknolojik gelişmeleri takip etmek,  Öğrendiklerimi, dilim döndüğünce, konuyla ilgisi ve bilgisi olmayanların da anlayacağı bir basitlikte blogumda paylaşmak, Çocuklarımın keyifli ve huzurlu bir ortamda yaşamalarını sağlamak için gerekli adımları atmak, Osmanlıca öğrenmeye devam etmek, İspanyolcamı ilerletmek,...

seneler süren bekleyiş son buldu: DSLR aldım

Fotografa merakımın kökenini bilmiyorum. Sanki küçüklüğümden beri ilgim olan bir şey. Bu konudaki ilk ve tek eğitimi ise Ankara Fotograf Sanatçıları Derneği - AFSAD'da almıştım. Belki eğitimi veren İsa Özdemir'in enerjisi, belki eğitim sonrası katıldığım Arşiv atölyesinin yürütücüsü Berrin Cerrahoğlu'nun motive edici yaklaşımı nedeniyle AFSAD sonrası bir şekilde hep hayatımda oldu fotograf.  Karanlık odada İlford filmlerin banyosunu da yaptım, multi grade kartlara baskı da aldım. O zamanlar manuel ve filmli fotograf makinesi kullanıyordum. Sonra bir SLR makine aldım, sene sanırım 1997 olsa gerek. Nikon F50 ile de çok kareler çektim, hâlâ negatifleri duruyor. O dönem aldığım 35-80 ve 80-200 objektiflerle "Nikoncu" olsam da Canon'a ve "Canoncu"lara saygıda kusur etmedim. Aradan seneler geçti bu anlattıklarımın üzerinden. Bir kaç sabit objektifli ilk seri dijital makine sonrası önemli bir karar aşamasına geldiğimi fark ettim. Üç yoldan birisini seçecekt...

2023 gelirken

Kimse okumasa bile yazmaya devam ediyorum, sağlığım ve elbette ömrüm yettiğince de devam etmeyi düşünüyorum. Böyle sene sonlarında yazdıklarıma dönüp baktım bu sabah... 2009 Aralık'ında meselâ şöyle yazmışım: Neyse ki benim öyle gerçekleşmeyen büyük planlarım yok, uzun zamandır. Çünkü gerçekten plan yapmayanlardanım. Öyle arada gaza gelip bir şeyler çiziktirdiğim olduysa bile bunlar gerçekleşmese dünyanın sonunu getirmeyecek türden. Dönüp 2009'u, ki bizim için büyük sevinçler ve endişeler yılı olmuştu, uğurlamaya hazırlandığımız tarihlerde yazdığım yazıyı okudum. Aklıma Kayahan'ın söylediği şarkı geldi: Değişen hiç bir şey yok sevdiceğim. Bir telaş, bir heyecan yollardayız... Biz yetişkinler için pek bir şeyin değişmemesi üzünülecek bir durum değil aslında. Malum, yaşımız kemale (ne ise o artık) yaklaşırken değişimler olumsuz oluyor çoğunlukla. Bebeklere ise her gün mucizeler getiriyor. Koltukta desteklerle oturmalardan, desteksiz oturmaya, sürünüp yuvarlanmadan, emeklemeye...

2022 biterken

Blogum artık 18 yaşında. 17 Kasım 2004 senesinde ilk yazımdan bu yana 18 koca sene geçti. Bu 18 yılda neler neler oldu. Hayatımda bir çok değişen ve gene bir çok değişmeyen var. Hâlâ aynı kişi ile evli, hâlâ aynı iş yerinde çalışıyorum. Artık iki(z) kızımız var, artık yeni bir şehirde yaşıyoruz.  Peki blogla ilgili neler değişti derseniz, aslında pek de bir değişiklik yok. Hâlâ az okunan, çok yazılan ve tek yazarlı bir blog. Hâlâ reklâm yok, olması da düşünülmüyor... Bu sene 23 kitap notu eklemişim. Toplam kitap sayısı 400 oldu. Sene ortalaması da 22'nin az üzerinde, ki benim okuma hızıma uyan bir istatistik. Ayda ortalama 2 kitap... Heyecanla, umutla girdiğimiz bir sene 2023. Cumhuriyetimizin 100. senesini kutlayacağız 29 Ekim'de... Şimdiden nice senelere... Herkese mutlu yıllar... 

🧿 Sadeceozgur.com 18 yaşında 🧿

  Fazla bir şey yazmaya gerek var mı bilemiyorum. Hâlâ aktif olan, 18 yaşında kaç blog var, onu da bilemiyorum.  "Fenerbahçe-Trabzonspor maçı öncesi" başlığı ile 17 Kasım 2004 tarihinde merhaba demiştim.  Arada kısa süreli kesintiler olsa bile, 398 kitap notu, 369 teknik etiketli yazı, 137 gezi notuyla  en önemlisi benim kişisel arşivim oldu... Sadeceozgur.blogspot.com olarak başlamıştı macera... Bugün aynı hizmet sağlayıcı ile devam ediyorum yolculuğa, artık kendi alan adım da var.... Daha ne kadar devam eder diye sorarsanız, uzunca süredir kaç kişi okuyor diye bakmıyorum, zaten öyle yorumlarla dolu değil yazdıklarım. Sözün özü, birileri okur mu diye düşünerek yazmıyorum... Sıkılana kadar yazacağım, Sıkılınca ara vereceğim, Sonra, gene yazacağım... Siz de okursanız, Okumak istediklerinizi yazarsanız, Daha da keyifli olur yolculuk... Nice senelere... 🧿

Link Edin, Porş ve Hermann Hes

Kelimelerin doğru okunmalarına neden ve ne zaman böylesine takıldım, hatırlamıyorum. Bu yazıyı fazla uzatmayacağım. Son dönemde çok sık duyduğum okuma hatalarını düzelteceğim sadece... LinkedIn : İlk kim link edin diye okudu, gerçekten merak ediyorum. Site Türkçe arayüze sahip diye mi böyle yerleşti acaba? Doğrusu Linkt-in diye okunmalı. Bağlı, anlamında... Porsche : Bu Alman markası, bu marka araç sahiplerinin bir bölümü de dahil olmak üzere, porş olarak okunuyor. Oysa por-şe diye okunmalı. Hermann Hesse : Demian ve Bozkırkurdu gibi kült romanların yazarının soyadı çoğunlukla Hes diye okunuyor. Oysa Hes-se olmalı. Bu kadar gereksiz bir yazıyı neden yazdım ben de yazıyı bitirince düşündüm. Yanıtını bulamadım. Madem gereksiz, neden yayınlıyorsun diye sormayın...

2019 genel değerlendirmesi ve 2020 dilekleri

Fotograf için kıymetli arkadaşıma teşekkürler... Belki genel değerlendirme yazmak için erken, senenin bitmesine 10 günden uzun bir süre var hâlâ. Instagram hesabımı yeni yıla kadar sükûnete sokmuşken, blogu da sessizleştireyim dedim.  Bol kitaplı - bol huzurlu bir sene oldu 2019.  Yeni yazarlarla tanıştığım, edebiyat dünyasının büyüklüğüne nazaran okuyabileceğim eserlerin azlığını görüp üzüldüğüm, bu sınırlı zamana sığdırılabilecek eserleri iyi seçmenin önemini kavradığım ve bu seçimde yardımcı olan arkadaşlarımın varlığı karşında şükran duyduğum bir sene oldu 2019. Kasım 2019 ile birlikte 16 yaşından gün alan blogumun tarihinde ilk kez sene başı hedefler koyup, ardından her ay durum değerlendirmeleri yayınladım. Hedefler yazısını yayınlarken, bakalım kaç ay sürecek diye düşünüyordum, bu durum değerlendirmelerini yazmam. Oysa, 11 adet değerlendirme yayınladım. 12. değerlendirme, yeni yılda, bir terslik olmaz ise... 2020 dilekleri ise, aslında doğrusu dileği, tek k...

temmuz da geçti... geçmiş ay değerlendirmeleri - 7

kapı önemli Blog, internet üzerinde tutulan günlük gibi bir yerde. Böyle ay değerlendirmeleri yazmak, günlüğe benzerliğini arttırıyor. Sene başında dört hedef belirlemiş ve her ay hedef/sonuç ilişkisine dair yazacağımı duyurmuştum. Bugüne kadar, zaman zaman gecikmeler olsa bile, aylık gelişimi özetledim.  Aslında temmuz, haziran ayından farklı geçmedi. Ağustos ise, yeni dönem hazırlıkları ile geçecek gibi. Temmuz, benim algılamam ile, yazın son ayı. Ağustos ayının ikinci yarısından itibaren yeni okul dönemi başlamış gibi oluyor, alış verişler, servis kayıtları, unutulan ödev-çalışma-kurs sarmalının hatırlanması.  Bu yıl, bir ölçüde başladığım eski alfabeyi öğrenme çalışmasını sürdürmek ve senelerdir içimde ukte olarak kalan bağlama çalabilmek için uğraşacağım.  Hedefler nasıl gidiyor derseniz, Yeni kitap almamaya devam. Arkadaşlarım ve kütüphane sağolsun, satın almadan da bir çok farklı kitap okuyorum.  Daha nitelikli teknik yazı istediğim kadar iyi...

blog yazılarında yeni model: pre - yazı 1 : Sayısal karasal televizyon yayıncılığı

temmuz 2019 @ankara Blog yazmayı daha eğlenceli ve yazıları daha hedefe yönelik yapabilmek adına bir model denemeye karar verdim. Modelin adı, pre-yazı . Yani asıl yazıdan belli bir süre önce, ne kadar önce olacağına henüz tam olarak karar veremedim ama ilk denemede bu süre 15 gün olacak, yazının konusunu blogda duyuracağım ve bu duyuru yazısının, bir yerde pre-yazının, altına bu konuda merak ettiklerinizi - sormak istediklerinizi yazmanızı rica edeceğim. 15 gün sonrasında, sizin sorularınızın yanıtlarını da içeren, asıl yazıyı yayınlayacağım.  İlk konu, blogda en fazla bahsettiğim:  "Sayısal karasal televizyon yayıncılığı."   Yüzden fazla yazı da yazsam, teknoloji geliştiği, hayat değiştiği için, hâlâ yazacak şeyler bulabiliyorum :) O zaman, 15 günlük süremiz başlasın... Bir terslik olmazsa, 27 Temmuz, bilemediniz Ağustos başı, Sayısal Karasal Televizyon Yayıncılığı başlıklı yazım, sizlerin bu yazı altına göndereceğiniz soruların da yanıtları ile, karşın...

Geçmiş ayın değerlendirmesi: Haziran

Aylar su gibi geçiyor. Yılın ilk yarısı, pek de hissettirmeden geçti bile. Aslında belki bir ilk yarı değerlendirmesi de yayınlamak gerek. O işi, başka bir zamana bırakarak beni ziyadesiyle mutlu eden bir gelişmeyi bildirerek başlayayım bu yazıya... Uzun, epey uzun bir süredir istediğim ve erteleyip durduğum eski yazı öğrenme projeme başladım. Nasıl başladım ve ne noktadayım sorularınızı bir süre sormaya devam etmenizi rica ediyorum.  Kitap projesi, ilk günkü heyecan ve kararlılık ile sürüyor. Yeni kitap almıyorum, mevcutları okuduğum da pek söylenemez 😌 Sağolsun arkadaşlarım öyle güzel önerilerde bulunuyor ki, hiç bilmediğim yazarları keşfin mutluluğu içindeyim uzun süredir. Aslında mutluluk, yeni yazar keşfi kadar, belki bundan da önemlisi, böyle kitap sohbeti yapabileceğim arkadaşlara sahip olmanın mutluluğu... Google Fit ile spora devam. Günlük adım sayısı 10.000'in altına pek inmiyor. Geçenlerde 15km günlük yürüyüş ile kendimi bile şaşırttım. Epey kapsamlı bir tekn...

blog yazmak üzerine

Aslında bu yazının konusu ile başlığı tam örtüşmüyor. Yazıyı yazmamın sebebi ise konu ve başlıktan bağımsız. Gene de en uygunun "blog yazmak üzerin" olduğunu düşünerek seçtim bu başlığı. Bu uzun ve muhtemelen gereksiz girişin ardan buyurun yazıya: 2004 yılının Kasım ayından bu yana yazıyorum ve 1500'ü geçti, yayınladığım yazıların sayısı. Her birisine 10 dakika zaman harcamış olsam 15000 dakika geçirmişim, blog yazarak. 250 saatten fazla, ki bu da 10 günden uzun bir süre demek. Hiçbir maddi getirisi olmayan bir iş olduğunu düşününce, bir çokları için mantıksız bir uğraş. Peki son 15 senemin 10 gününü neden blog yazmak için "harcadım"? İşte, yazının başlıktan bağımsızlaşması da bu soru ile birlikte başlıyor. İnsan bir işi neden yapar? Mühendislik eğitimi almaktan kaynaklı belki, bilemiyorum, yaptığım işlerde ölçülebilir hedefler koyuyorum. Ölçülebilir hedefler, süreler ve değerlendirmeler ile ilerliyor "projelerim". Eğer, makûl sürede, hedefi...

geçmiş ayın gecikmiş değerlendirmesi, 2019 değerlendirmeleri: Mayıs

Eski alfabemizi öğrenme hedefine dönük bir takım araştırmalara başlamam gerekiyor. Malûm, artık yaz aylarındayız. Şubat gibi, bu hedefi yaz aylarına ertelemiştim. Yazın seyrine dair bir belirsizlik var, sanırım bir kaç hafta içerisinde netleşecek durumlar. Bu netleşmenin ardından, muhtemelen Temmuz başında, eski alfabe öğrenme projesiyle ilgili somut adımlar atabileceğim.  İkinci hedef, evde okunmayı bekleyen kitaplarım bitmeden yenilerini almamaktı. Hem bütçemi hem kütüphanenin sınırlarını düşünerek koymuştum bu hedefi. İşin doğrusu, evde okunmayı bekleyen kitaplar diye ayırdıklarımın tümü yakın tarihimizle ilgili. Sürekli sadece bir konuyla ilgili okumak ise bana göre değil. Neyse ki çok kıymetli arkadaşlarım var ve onlar sayesinde daha önce okumadığım yazarları keşfettiğim bir bahar oldu. Fahrenheit 451'den Biz'e uzanan "okumadığım kült kitaplar" listesi kısaldı. Bu kitapların büyük bölümü arkadaş kitabı, okunup geri verildi. Bir kısmı kütüphaneden ödünç alını...

1500. yazı...

Dile kolay, 15 sene... 300'den fazlası kitap notu olan, toplam 1500 yazı...  İki kez uzun süreyle kapalı kalmasına karşın, aylık ortalama 3000 ziyaretçi... 2000li yılların başında açılıp, hâlen güncellenen, az sayıdaki blogdan birisi... Blogun ilk yazısı 17 Kasım 2004 tarihli. Futbol konulu ilk ve tek yazım. Kitap etiketli ilk yazım ise Vedat Türkali'nin Kayıp Romanlar isimli eseriyle ilgili, 24 Kasım 2004 tarihinde yayınlamışım. 2004 senesinde yayınladığım iki mekân etiketli yazıya konu olan iki mekânın da artık kapandığını hatırlamak üzüntü verici. Beyaz ve Beyaz, zaten çok uzun ömürlü bir yer olmadı ancak Tenedos, eminim ben yaştakilerin Ankara'ya dair anılarında önemli bir yer tutuyordur. 2004'te yayınladığım yazıda Tenedos'un 10 yaşında olduğundan bahsetmişim. Korunması gereken bir mekândı, ne yazık ki zamanın ruhuna yenildi. Üç kez, uzun süreliğine kapandı blogum. Kapandı, yerine kapattım diye yazsam daha doğru aslında. Doğa gibi benim de ilkbahar ve ...

2019 değerlendirmeleri: Nisan

Dördüncü ay ve değerlendirmeler sürüyor :) Benim için ve blog için epey şaşırtıcı bir istikrar :)  Hedefler  ile başlayıp, aylık değerlendirme raporları ile sürüyor 2019.  Ocak  ve  Şubat  ve Mart derken, 1 Mayıs ile birlikte, Nisan değerlendirmesi karşınızda.   Dört adet, uygulanabilir hedef koymuştum senenin başında. İlki, eski alfabeyi öğrenme; ikincisi, evde okunmayı bekleyen kitapları okuyup bitirmeden yeni kitap almama; üçüncüsü, spor ve son hedef ise daha nitelikli teknik yazılar. Ay ay hedeflerin ne kadar gerçekleştiğini yazarken, sanırım Şubat ayında, ilk hedefi uzun yaz tatiline bırakmıştım. Kısacası, kalan üç hedef ile ilgili neler yaptım, ondan bahsedeyim: Geçenlerde gittiğim bir sahaftan iki kitap satın aldım ve böylelikle ikinci hedefte bir delik açmış oldum :) Ancak, sevindirici yan iki önemli eser için sadece 20 TL verdim. Yani bütçeye bir etkisi olmadı. Aslında, yeni kitap satın almamış olsam bile kütüphaneden alıp okudu...

2019 değerlendirmeleri: Mart

Bakalım ne kadar devam edeceğim. Hedefler ile başlayıp, aylık değerlendirme raporları ile sürüyor 2019. Ocak ve Şubat derken Mart da bitti. O zaman buyurun 3. ayın değerlendirmesine: Evde, okunmayı bekleyen kitaplarım bitmeden yenilerini satın almama kararımı uygulamaya devam ediyorum. Okuma hızıma bakınca, 2019'u kitap alışverişi yapmadan bitireceğimi söyleyebilirim :) Büyük olasılık ile 2020'de de durum değişmeyecek. Ne kadar çok biriktirdiğimi siz düşünün... Kitap demişken, Mart ayı, okuma açısından pek verimsiz geçti. Sadece iki kitap bitirebildim. Okumayı aylardır sürdürdüğüm bir kaç kitap ise, araya giren başka kitaplardan ötürü, bitemiyor. Nisan ayından umutluyum. Yarım kalanlara öncelik vererek Nisan ayında okunmuş kitap sayısının artacağını umuyorum.  Spor ise, Mart ayında yüzümün güldüğü konu oldu. Sabahları servisin geçtiği en yakın yere bir kilometrelik yürüyüş ile ulaşıyordum. Böylece en azından bir kilometre yürümüş oluyordum. Bir sabah, neden daha uza...