Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
2024 yılının ilk ayında bitirdiğim beşinci roman oldu Kadıköy Sevgilim. Ahmet Erol'dan okuduğum ilk eser. 2004 senesinden bu yana, bitirdiğim neredeyse tüm kitaplara dair notlarımı paylaşıyorum blogumda. Kadıköy Sevgilim'e ilişkin notlarımı ise yazmasam mı acaba diye çok düşündüm. Günler süren gidip gelmeler, yazıp silmelerin sonunda okumakta olduğunuz yazıyı hazırladım. Epsilon Yayınları'ndan Haziran 2021 tarihinde çıkan 195 sayfalık roman, anlatılanların tamamen hayal ürünü olduğu notuyla karşılıyor okuyucusunu. İçerikle ilgili notlarıma geçmeden ömrünün önemli bir bölümünü Ankara'da, bir yılını ise Paris'te geçiren birisi olarak; Gençlik Parkı'ndaki havuza göl denildiğine ilk kez tanıklık ettiğimi, Ankara Adliyesi'nin Sıhhıye'deki binasının yapımına 1978'de başlandığını ve 1987'de hizmete açıldığını ve Paris merkeze 45-50 dakika mesafede balıkçı köyünün olmadığını belirteyim. Bu bilgileri neden eklediğimi romanı okuma keyfini bozmamak adın...