Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Connected TV Summit etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Yayıncılık dünyasının gri bölgesi: Over The Top Television OTT TV

Bir önceki yazımda "kaos dağılana kadar" blogumu tatile çıkarttığımı yazmıştım. Bu yazımı görüp, kaos sürüyor demeyin. Bence ortada kaos / belirsizlik kalmadı. Bundan sonra ne olacağını, bir kaç gündür söylüyorum yakın çevreme ve kendimden korkmaya başladım ki ne söylediysem gerçekleşiyor. Bundan sonrasında olacaklara dair de tahminim var ancak onları sadece yakın çevremle paylaşabiliyorum. Yani uzun lafın kısası benim için kaos / belirsizlik ortamı bitti. Bu yüzden blogumda eski yayın düzenine geri döndüm. Bu kısa / uzun bilgilendirmenin ardından gelelim yazının konusuna: Over The Top Television konusunda Türkçe ilk makalelerden birisini yazmış birisi olarak mutlulukla ifade ederim ki konu, beklediğim gibi, gün geçtikçe önem kazanıyor. Eğer sektörün içerisinde birisi değilseniz de sanırım biliyorsunuzdur, NetD, Tvyo gibi bir takım siteler çıktı yakın zamanda. Hatta tvyo adlı, Doğuş Grubu'nun platformunda televizyonda izlediğimiz kimi dizilerin bipsiz (+18) hallerin...

Connected TV World Summit 2013'ün ardından

Hep derler ya, acısıyla tatlısıyla bir seneyi daha geride bıraktık diye. Bu yazı da o türden yazılardan birisi. Etkinliğin teknik olarak değerlendirmesi için sunumların ve sunum videolarının paylaşılmasını bekleyeceğim. Bu yazıda işin ayrıntısına girmeden genel değerlendirmelerle yetineceğim. Etkinliğin düzenleyicisi Hubble Media adlı şirket, televizyon teknolojileri alanında yazılar, yorumlar, durum raporları üreten bir web sayfasına sahip.  Justin Lebbon, ki kendisiyle yüzyüze tanışma şansı buldum, tarafından 2009 yılında kurulmuş. Buradaki bilgilere göre yayıncılık dünyasının Avrupa'daki en önemli fuar / konferansı olan IBC'nin 2009, 2010 ve 2011'de IBC blogunu yayınlamış. Connected TV Summit dışında bir de Future TV Advertising Forum adlı bir etkinlik daha düzenliyorlar.  Yayıncılık dünyasının, Netflix dışında neredeyse bütün büyük oyuncuları, iki gün boyunca Connected TV Summit etkinliğindeydi.  Şimdi gelelim bize, benzer bir blog girişimi yaklaş...

Connected TV Summit ilk günden notlar

Connected TV Summit etkinliğinin ilk gün heyecan verici tartışmalarla geçti. Gün içinde en çok dillendirilen iki "şey" neydi derseniz Netflix ve OTT derim hiç düşünmeden. OTT, Over The Top Television ifadesinin kısaltması. Nedir derseniz, tek cümleyle Web TV gibi stream edilen, neredeyse IPTV kadar kaliteli deneyim sunan ve akıllı TV'ler dahil bir çok cihazla izlenebilen televizyon. OTT TV'nin sadece bizde değil, dünyada da bir "gri" alan olduğunu gördüm. IPTV olsa platform işletmecisinin lisanslanması ve denetim altına girmesi gerekiyor, ama IPTV değil. Web TV olarak da değerlendirilmiyor. Televizyon yayınıysa sunuyor. Ülkemizde de bu alan gelişmelere gebe. Büyük oyuncular Doğuş, Doğan ve küçük girişimciler sektörde yer almaya, pazar kapmaya gayret ediyor. Bunun dışında bir başka kritik konu tüketici elektroniği üreticileri (Sony, Samsung, LG gibi) akıllı televizyonlarındaki uygulamalarını kullanarak bir operatör gibi davranabilir mi? İçerikleri bir ...

Connected TV Summit etkinliği ve twitter hesabım

İyi şeyler olabiliyormuş. İki yıl önce online takip ettiğim ve o zamanlar gidemeyeceğimi düşündüğüm etkinlikte blog postu yazmanın keyfi başka oluyor. Bir yandan konuşmacıları dinleyip, bir yandan sabahın 8'inde salonu dolduran kalabalığa şaşırıp bir yandan twitter'da tweet gönderiyorum. Tweet atmamın sebebi, duyduklarımı unutmamak, ilerleyen günlerde derli toplu değerlendirme yazılarım için kaynak oluşturmak. Bu yazıları okuyana kadar tweetleri takip etmek isterseniz kullanıcı adım @sadecezgr.

sonunda Connected TV Summit

Aslına bakarsanız daha günlerce Londra sokaklarında kaybolabilirdim. Zamanımın kısıtlı olduğunu bilince, mutlaka görmek istediklerime öncelik verdim. İyi ki de öyle yapmışım. Neleri gördüm / düşündüm / öğrendim sorularının yanıtını başka bir yazıya bırakıp etkinliğe dair birşeyler yazayım. Ülkemizde düzenlenen etkinlerin başlama saati olur, her yerde olduğu gibi. Bizdeki fark, düzenleyiciler de dahil olmak üzere herkes o saatte etkinliğin başlamayacağını bilir. Katılımcılar ve düzenleyiciler buna göre hareket eder. Yurtdışında katıldığım bu ikinci etkinlik de tam zamanında başlayacak gibi. Saat 07.13 ve etkinliğin başlama saati 08 olarak duyurulmuştu. Düzenleyiciler, ben 06.45'te geldiğimde hazırlıklarını tamamlamış beni bekliyordu. Geldiğim yer uzak olunca, taa Ankara :), erken çıktım biraz. Etkinliğe gelen ilk delege ben oldum. İlk baktığım delege kartlarında tanıdık, bildik isimler oldu. Gözüme Vestel çarptı. Zaten ikinci gün bir panelde Metin SALT konuşmacı. Etkinlik ile...

Connected TV Summit etkinliği 2. gün programı

Eğer bir aksilik yaşanmazsa önümüzdeki hafta başlayacak ve benim de davetli olarak katılacağım Connected TV Summit etkinliğinin programını değerlendirmeye devam ediyorum. İlk gün yapılacak oturumlar çoğunlukla IPTV, OTT ikilemi üzerineydi. İkinci gün de temel konular değişmiyor. Etkinliğin programının bu minvalde sürüyor oluşu anlamlı elbette. Ülkemizde de son öğrendiğim verilere göre 500.000 adetin üzerinde Samsung Smart TV satılmış ve bu 500.000+ cihazın büyük bölümü ağ bağlantısını gerçekleştirmiş. Yani bu cihazları alanlar, artık cihazın ek özelliklerini kullanıyorlar. Bir çok yayıncı kuruluş, 6112'deki tanımıyla medya hizmet sağlayıcı şirket, bu alanda var olabilmek adına uygulamalarını akıllı TV'lerde kullanıma sunmuş durumda. Buradan ne çıkar, nasıl bir iş modeli kurulur, televizyon üreticileri yeni IPTV hizmet sağlayıcısı haline gelebilir mi, RTÜK bu alanı nasıl düzenleyecek, yapılacak olan kablo tv yayını olarak değerlendirilir mi soruları hep akılda. Soruları unutmad...

Connected TV Summit - Program değerlendirmesi - 2

Etkinlik için geri sayımda son 10'dayız. Bu durumda program değerlendirmesi yazılarını yavaş yavaş toparlamak gerekli. Hem sizler, hem kendim için. Bu tür etkinliklerde paralel oturumlar yapıldığından, doğru salonda yer alabilmem için programa çalışmış olmalıyım. İlk günün oturumlarında kalmıştık son olarak. Oradan devam edelim: İlk günün üçüncü oturumu içerik sahiplerine ayrılmış. Televizyon dünyasının en bilinen tabiridir: İçerik kraldır. İngilizcesi daha fazla bilinir nedense: Content is the King. Gerçekten öyle mi? Aslında soruyu farklı şekilde sormak da olanaklı: içerik kralsa, bu kralı aslında kim oluşturuyor? Bildiğimiz klasik televizyon kanalları mı, yoksa dizi/film/yarışma programı hazırlayan yapım şirketleri mi? Eski düzende kanal yoksa içerik anlamsız haldeyken, günümüzde farklı dağıtım kanalları sayesinde, kaliteli içerikler için klasik televizyon kanalı tek seçenek midir? Oturumun sorduğu / soracağı sorular tam olarak bunlar değil aslında. Sorular bana ait. Kendime...

geri sayım sürüyor:18 days 18 hours ...

Kendi imkanlarımla Londra'da düzenlenecek bir etkinliğe katılacak olmanın heyecanını duyuyorum. Bundan, çok değil, iki yıl önce gene bir mayıs gününde şöyle yazmışım: "Bu arada merak edenler olabilir düşüncesiyle açıklayayım Connected TV Summit , bu yıl ikincisi gerçekleştirilen bir etkinlik. Londra'da yapılıyor ve katılımı epey bir sterlin. Benim o parayı ödeme olanağım yok. İstanbul'da gerçekleşse bir şekilde yol parasını denkleştirip, katılımı ücretsiz sağlamanın yollarını bulup katılıyorum. Ancak aynı şeyi Londra için sağlamam olanaksız. Bu durumda olanları düşünerek belki de, etkinliği düzenleyen kuruluş önceden kayıt yaptırmanız durumunda ücretsiz online izleme şifresi veriyor. Bu şifre ile tüm sunumları ücretsiz izleyebiliyorsunuz. Etkinlikte fiziksel yer almanın getirdiği kişisel tanışıklık gibi şeylerden mahrum kalsam bile, başka türlü hiç haberdar olamayacağım konuları duymak/görmek güzel. Ne diyeyim, darısı ülkemizdeki etkinliklerin başına..." Ya...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

Çobanoğlu Restaurant / Eymir Gölü - ANKARA

Senelerdir gidip geldiğim ve her seferinde huzur bulduğum Eymir Gölü ile ilgili ayrıntılı rehber hazırlama işine giriştiğimde, göl kıyısında yer alan mekânları ayrıca tanıtmam gerektiğini fark ettim.  Göl çevresinde araç trafiği tek yönlü olunca, Çobanoğlu'na araç ile ulaşmak epey sürüyor. Gölbaşı tarafındaki kapıyı kullanarak göl kıyısına girdiyseniz, göl çevresindeki turunuzun şık bölümünün son tesisi Çobanoğlu. Adını, geniş bahçesindeki Çobanoğlu çeşmesinden alan bu tesis, kahvaltı, gözleme, ızgara çeşitleri ve sıcak-soğuk mezeleri ile sağlam bir mutfağa sahip.  Eymir gölü, genişçe akan ve kıvrımlarla ilerleyen bir nehre benziyor, haritadan baktığınızda. Bu yüzden, Çobanoğlu'nda otururken küçük bir göl görüyorsunuz. Göl kıyısındaki diğer tesisler ise Çobanoğlu'ndan görünmüyor.  İster bahçesinde oturun, ister soba ile ısıtılan içerisinde çok keyif alacağınızı düşünüyorum Çobanoğlu'nda. TRT tarafındaki kapıdan, yürüyerek ya da bisiklet ile, trafiğin tersi yön...

kar ve

Gördüğünüz fotoğrafı 2020 yılı Ocak ayında Ankara'da çekmiştim. Bu kadar çok olur mu bilmiyorum ama hava tahminleri yanılmazsa, salı ya da çarşamba günü İstanbul'a 2025'in ilk karı yağacak.  Şubat tatilinde yağmayan kar, okulların açıldığı ilk haftayı beklemiş gibi  görünüyor.  Yağmur yağdığında bile kilitlenen trafik, kar ile ne hale gelecek göreceğiz.  İkinci dönemde tüm öğrencilere başarılar diliyorum.  Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun.