Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Çek Cumhuriyeti etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Prag notları - 4

ve dizinin son notları: Prag'daki son günümüz. 4 günlük Prague Card 'ımızın geçerli olduğu müze ve tarihi mekanlara ayırdık. Akşam 21.53'e kadar sürecek Prag gezimizde ilk olarak sipariş edilen buzdolabı mıknatısı aldık. Çeşit çeşit mıknatıslardan hangisini kime vereceğimiz sıkıntı yaratacak gibi :) Nadroni ya da National Museum'u (Ulusal Müze) gezdik. Sadece Çek Cumhuriyeti ile sınırlı olmayan koleksiyonu etkileyiciydi. Müzeden aşağı giden cadde boyunca 2 gün önceki gibi geçip Old Town Square'e (Eski Kent Meydanı) ulaştık. Meşhur astronomik saat, Tyn Kilisesi ve genel olarak meydanı gezdikten sonra eski tarihi astronomik saat kulesine çıktık. Şansıma hava tam fotograf havası. Bir çok Avrupa kentinde olduğu gibi Prag'ın eski şehri de iyi korunmuş. Etrafta, özellikle orta yaşın üstündekilere soruyorum dilimin döndüğünce. Eski sistemde memun olduğunuz hiç mi bir şey yoktu diye. Yanıtlarına geçmeden yabancı dil bilgilerinin az olmasından kaynaklı iletişim sorunu ya...

Prag notları - 3

Toplam 4 yazıdan oluşan yazı dizimin 3 numaralı olanı aşağıda: Prag'da küçük mahalle olarak adlandırılan bölge 1800'lerden bu yana el değmemiş mimarisiyle etkileyici. Sanatçıların galerileri, küçük kafeler, lüks restaurantlarıyla İstanbul'un Asmalı Mescit bölgesini anımsattı bana. (işin doğrusu Asmalı Mescit adı aklımda kalmış ama tariflediğim gibi bir bölgemi emin değilim :) Kampa adası küçük mahallenin sonunda. Charles Köprüsü'nün ayağı ile başlıyor. Her ikisi de Kale bölgesinin alt tarafında yer alıyor. Küçük mahalle ile Kale arasında büyük bahçeler var. Aslında arasında pek doğru bir ifade olmadı. Küçük mahallenin arkasında ve Kale arasında demek daha doğru. Bu bölgede Paris'teki Eyfel kulesine nazire yapmak için dikilmiş bir gözlem kulesi var. Küçük mahalledeki bir restaurant Ortaçağ'ı anımsatan dekoru, aydınlatmayı tamamen gaz lambaları ve mumlara bırakmış olması ve o dönemin tarifleriyle oluşturulan menüsü ile ilgi çekici. Cuma akşamları yaptıkları ilgin...

Prag notları - 2

Prag'daki notların ikincisi aşağıda. Gene sansürsüz gene düzeltmesiz :) Ankara'da emekçiler 1 nisan şakası yaparken hükümete, Orta Avrupa'nın önemli başkentlerinden Prag'ı keşfe devam. Dün kapalı olduğu için gezemediğimiz Kale bölgesini bitirmeye :) kararlı olarak yol çıktık. Öncelikle 22 yerine 4 nolu taramvay ile Prag'ın mahallelerine doğru yol aldık. Ziyaret ettiğimiz diğer kentlerde yaptığımız gibi günlük kart alarak sınırsız seyahat hakkını sonuna kadar kullandık. Pek kayda değer görüntü olmadığını fark edince tramvayın durduğu anda inip ters yönde gelen başka bir tanesine bindik. Geçerken gözümüze kestirdiğimiz durakta indik. Bir önceki gün gözüme kestirdiğim Prague & Kafka kitabını almak üzere meydandaki kitapçıya girdik. Yeri gelmişken belirteyim ki kentte her biri bizdeki büyük D&R'lar genişliğinde birçok kitapçı var. Metrolarda, duraklarda okuyanlara diğer Avrupa kentlerinde de rastlamışsınızdır. Ancak neredeyse her köşe başında bir konser-et...

Prag notları - 1

Nisan 2008 başlarında yaptığımız Prag gezisi sırasında tuttuğum notları bilgisayar ortamına geçirecek vakti buldum sonunda. 30 Mart'ta başlamıştı gezimiz. Notların ilki 31 Mart tarihli. Düzeltme, değiştirme yapmadan yayınlıyorum: Nazım Hikmet'in şiirinde 'Pırağ' olarak adlandırdığı kentte ikinci günümüzdeyiz. Dün (pazar) 14 gibi geldik. günlük kartımızı 13.37'de okuttuğumuza göre geliş saatimiz 13 aslında. İstanbul'dan 2 saat 15 dakika kadar sürüyor Bohemia'nın başkentine ulaşmak. Fazlasıyla turistlik bir kent. Şansımıza hava tahmin ettiğimizden güzel. Güneşli ama serin. Ne sıcaktan yakıyor ne de üşütüyor. Tam dolaşma havası. İlk gün kenti keşifle geçti. Yolculuğun getirdiği yorgunluk, yaptığımız kısa yürüyüşle birleşince akşamüstünü uyuyarak geçirdik. Gece, hem müzik dinlemek hem etrafı keşfe devam için tekrar çıktık. Günlük kartımız metro, tramvay ve otobüste geçtiğinden çeşitli araçları kullanarak gece yolculuğumuza (belki maceraya desem daha doğru olur) ...

Prag St. Vitus Kathedrali

Prag'ın en bilindik görüntülerindeki muhteşem yapıdır. Kalenin olduğu bölgede, kente hakim konumu, ihtişamlı süslemeleri ile Prag'a gidenlerin ilk gördüğü ve hayran kaldığı yapılardandır. Yapının içi de dışı kadar etkileyicidir. Vitray süslemelerinin kimileri yakın tarihlidir. Yanlış anlamadıysam kilise içerisindeki bölmelerin hepsi din büyüklerine adanmış yerler. Hepsinde ayrı süslemeler, yazılar, heykeller. Görülmeye değer bir yer. Görkemli konserler için de kullanılıyordur eminimki bu mekan. Görmekte olduğunuz kolaj, Picasa adlı programın eseri. 9 fotografı ayrı ayrı görmek isterseniz burayı ziyaret etmeniz gerekiyor. Vitus katedrali Çekler için de önemli. Aslında Vitus katedrali olarak bilinen yapı, farklı zamanlarda inşaa edilen 3 binanın birleşmesinden oluşuyor. Ayrıntıları merak edenler için özgür üniversite wikipedia.org 'u öneririm. Prag'dayken tuttuğum notları en yakın zamanda sayfama taşıyacağım. Malum aylaklık bir yaşam biçimi, hele ki Bohemya'da ...

Pırağ, Praha, Prague ya da Prag

Nazım Hikmet'in vatan hasretini en derinden hissettiren şiirlerinden birisidir belkide Saman Sarısı. Şiirin tamamını buradan okuyabilirsiniz. Bu şiirinde belki Çekçe Praha diye yazılıp Pırağ gibi okunduğundan kentten Pırağ diye bahseder. Adı nasıl söylenirse söylensin ziyaretçilerine aynı büyüyü hissettiriyor kent. Sanki büyülü bir el yapılara dokunmamış insanları değiştirmiş. Bu hissi kale civarında gezerken, ya da eski kent meydanında ve özellikle küçük mahallede fazlasıyla yaşıyorsunuz. Küçük mahalle, Prag kalesinin alt tarafındaki yapılardan oluşuyor. 18. yüzyıldan bu yana yapılara dokunulmamış. Kent, biblo gibi korunmuş binaları, adım başı satıcılarla pazar yerini aratmayan Charles köprüsü, saat başı gösterisi beklenen astronomik saati, mini etekli kızları ve ucuz birasıyla turist cenneti. Prag'a gidenler hep binaların güzelliğinden biranın ucuzluğundan bahsediyor. Hatta internetteki kent ile ilgili yorumlarda birisi Safranbolu, Beypazarı varken taa Prag'a neden gidil...

Prag fotografları yayında

Söz verdiğim üzere Prag fotograflarını hızlıca derleyip toparlayıp Picasa'ya yükledim. Yazıları toparlamam fotograflardan uzun sürecek peşinen söyleyeyim. Prag fotograflarına http://picasaweb.google.com/SadeceFotoOzgur/prag bağlantısından diğer fotograflara ise http://picasaweb.google.com/SadeceFotoOzgur bağlantısından ulaşabilirsiniz. Fotograflarla ilgili yorumlarınızı beklerim. Çekim tekniğine ilişkin eleştiri yapmadan önce makinemin Kodak Eastman 7220 model olduğunu göz önüne almanızı rica ederim. SLR değil kullandığım makine, eskilerin bas-çek diye tabir ettiği cinsten. Neyse ki bas-çekten fazlasını yaptırabiliyorum çeşitli taklalar atarak (gündüz vakti gece modunda fotograf çekip uzun süre pozlama yaptırmak gibi :)

önce fotograflar - Prag

Deyim yerindeyse tadı damağımızda kalan Prag sokakları ve Budapeşte müze-galerileri ardından tilki hesabı kürkçü dükkanına döndük. Şansımıza hava bizden yanaydı. Prag'a gittiğimiz günün öncesine kadar soğuk ve yağışlı olan hava Prag'da kaldığımız 3 gece boyunca az bulutluydu. Fotografların çoğunu çektiğim 1 ve 2 nisan günleri kapalı havanın homojen dağıttığı ışığı sizler de fark edeceksiniz. Budapeşte trenine bindiğimizde yoğun bir yağmur uğurluyordu Prag'dan. Budapeşte'de de durum farklı değildi. Yağışsız soğuk olmayan bir hava vardı. Yaz sıcaklarına daha epey zaman olduğu için günün her saatinde dolaşmak olanaklıydı. İlk gözlemleri paylaşıp fotograflara geçeyim. Bu arada hemen belirteyim ki bir kaç gün sürecek Prag ve Budapeşte gözlemlerini yakında sayfaya ekleyeceğim. Solda görülen yapı Tyn Kilisesi. Eski şehrin tarihi binaları kilisenin önünü süslüyor. Astronomik saat olarak adlandırılan, saat başları önünde kümelenen turistleriyle görülesi yerlerin başında gelen s...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Hac / Paulo Coelho

Bugüne kadar hiçbir eserini okumadığım yazarlardan birisiydi Paulo Coelho. Siz sormadan söyleyeyim, henüz Simyacı'yı okumadım. Hac, Simyacı'nın da yazılmasına vesile olan bir hac yolculuğunu anlatıyor. Yolculuk, Santiago yolu ya da el Camino de Santiago olarak bilinen farklı rotalarda ve farklı yönlerde yapılabilen uzun, yüzlerce kilometrelik, bir yürüyüşten oluşuyor.  Hac'ın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım'ın Ev adlı romanı geldi. Ev'de de romanın kahramanı Santiago yolunu, farklı bir yönde ve rotada yürüyordu. Coelho'nun romanı ne kadar kurgu ne kadar anı tam anlaşılmıyor. Metaforik anlatımlar olarak okuyabileceğiniz kimi olaylar belki de gerçekten yaşandı. Bu bakımdan ilgi çekici ve korkutucu. İnsanın kendiyle yüzleşmesi için geçmesi gereken aşamalar gibi sıralanmış bölümler. Arada yapılacak egzersizler ayrı başlıklar halinde sunulmuş. Bu bakımdan kişisel gelişim kitabı olarak da okunabilir.  Coelho'nun diğer eserlerini okumak için bir he...

Yirmi Yıl Sonra Gelen Misafir

Kuşlar, horozlar, eşekler hepsi kendi dilinde güneşi selamlarken, biraz daha uyuyabilsem diye uğraşmak boşunaydı.  Haydi kalk bakalım, diyor hepsi. Güneş doğdu, gün başladı. Yapılacak onca iş seni bekliyor. Misafirin de gelecek, hem de. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum yer yatağından, serin sabah havası yüzüme hafifçe çarpıyordu. Çaydanlığın içinden yükselen buhar sesini duyunca mutfağa yöneldim. Annem erkenden kalkmış, sobayı da yakmış, her şey hazır gibiydi. Misafirin kim olduğunu hâlâ söylememişti ama yüzündeki gizemli gülümseme merakımı daha da artırıyordu. Bahçeye çıkıp tavuklara yem verirken aklım hep o yaklaşan misafirdeydi. Evin küçüğü olsam da benim de yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. Tavukların yemlenmesi sabah rutinim arasında. Yemlerini verdikten sonra yumurta var mı kontrolü de bende. Abim ve ablam gibi okula gitmiyorum henüz. Misafir kaçta gelecek acaba? Saat sekizi biraz geçiyordu, uzaklardan tozlu bir araba sesi gelmeye başladı. Yokuştan çıkan eski model minibüsü...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Klasik televizyonlar ne zaman biter?

Klasik televizyon yayıncılığının biteceğine dair bir öngörüde bulunmuştum . 2013 ve ardından 2018'de bu konu üzerinde görüşlerimi paylaşmıştım. O yazılarımda klasik TV yayınlarının giderek sönümleneceğini ve platformların baskın hale geleceğini ileri sürmüştüm.  Aradan geçen sürede bu öngörümün bir noktaya kadar gerçekleştiği, ancak klasik TV yayınlarının sürdüğü tespitini yapmak yerinde olur. Platformlar ve YouTube, video içeriği tüketmek için yeni neslin ilk tercihleri olmakla birlikte, 50 + yaşlardakiler için klasik TV hâlâ önemli.  20 sene sonra bu yazıyı yeniden güncellersem, klasik TV'lerin döneminin biteceği öngörümün gerçekleştiğini yazarım diye düşünüyorum.

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...