Facebook, Trends ve Twitter hesaplarımdan #hergünebirkitap etiketiyle paylaşım yapmaya başlayalı okuyacağın kitapları nasıl seçiyorsun diye soranlar oluyor. İşin doğrusu özel bir yöntemim yok. Tanıtım yazıları, dergilerdeki söyleşiler yol gösterici olsa da nokta atışı öneriler, tanıdıkların tavsiyelerinden çıkıyor.
Bu kısa ve belki de gereksiz girişin ardından gelelim Eduardo Mendoza'dan okuduğum ilk eser olan Genç Kızlar Labirentinin Esrarı romanına. Öncelikle bu romanı okumama vesile olan sevgili kızıma teşekkür ediyorum. Onun isteği ile sahafta bulup satın aldım Mendoza'nın 1990 yılında Remzi Kitabevi'nden çıkan romanını. Fransızca'dan Hüseyün Boysan çevirmiş dilimize. Neden orijinal dilinden çevrilmemiş anlamadım.
Roman, İspanya yakın tarihini kısaca özetleyen bir önsöz ile yayınlansaydı çok iyi olurdu diye düşündüm okuduktan sonra. Franco kimdir, 1936 - 1939 arasında yaşanılan İspanya İç Savaşı neden çıktı, kim kiminle savaştı gibi temel bilgileri bilmeden de okunabilir elbette. Ancak Mendoza'nın muzip kaleminin tadı ne kadar alınabilir bilemedim.
Samuel Beckett'in Murphy adlı romanını hatırladım Mendoza'yı okurken. Çevirinin çevirisinden okuduğumuz için yazarın üslubunu sezmek pek kolay olmuyor. Daha doğrusu çevirmenin kullandığı dil, gerçekte yazarın da kullandığı dil mi bilmek mümkün değil.
Heyecanı romanın sonuna kadar taşıyan bir polisiye olarak okuyabilirsiniz Genç Kızlar Labirentinin Esrarı'nı. Bu okuma da keyif verir elbette. Ancak yozlaşmış devlet memurluğu, köhneleşmiş değerler sistemi, asker gelir çözer diye bekleyen halk, Barcelona'nın kozmopolit yapısı, Franco zamanı daha iyiydi diyen halk...
İspanya ile ilgili de çok şey söylüyor Mendoza.
Keyifli okumalar...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.