Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Genç Kızlar Labirentinin Esrarı / Eduardo Mendoza

Facebook, Trends ve Twitter hesaplarımdan #hergünebirkitap etiketiyle paylaşım yapmaya başlayalı okuyacağın kitapları nasıl seçiyorsun diye soranlar oluyor. İşin doğrusu özel bir yöntemim yok. Tanıtım yazıları, dergilerdeki söyleşiler yol gösterici olsa da nokta atışı öneriler, tanıdıkların tavsiyelerinden çıkıyor.  Bu kısa ve belki de gereksiz girişin ardından gelelim Eduardo Mendoza'dan okuduğum ilk eser olan Genç Kızlar Labirentinin Esrarı romanına. Öncelikle bu romanı okumama vesile olan sevgili kızıma teşekkür ediyorum. Onun isteği ile sahafta bulup satın aldım Mendoza'nın 1990 yılında Remzi Kitabevi'nden çıkan romanını. Fransızca'dan Hüseyün Boysan çevirmiş dilimize. Neden orijinal dilinden çevrilmemiş anlamadım.  Roman, İspanya yakın tarihini kısaca özetleyen bir önsöz ile yayınlansaydı çok iyi olurdu diye düşündüm okuduktan sonra. Franco kimdir, 1936 - 1939 arasında yaşanılan İspanya İç Savaşı neden çıktı, kim kiminle savaştı gibi temel bilgileri bilmeden de oku...

Tehlikeli Şarkılar / Tuna Kiremitçi

Polisiye, severek okuduğum bir tür. Tuna Kiremitçi , beğenerek okuduğum bir yazar. Sevdiğim tür ve beğenerek okuduğum yazarı bir araya getiren Tehlikeli Şarkıları okuyup bitirmem, belki de bu yüzden, çok hızlı oldu.  Kitabın kapağında Bir Başkomiser Perihan Uygur Polisiyesi ifadesine yer verilmiş. Ahmet Ümit'in başkomiser Nevzat'ı, Emrah Serbes'in başkomiser Behzat'ı gibi Tuna Kiremitçi'nin başkomiser Perihan'ı varmış. Tehlikeli Şarkılar, Perihan Uygur'un, yanılmıyorsam, üçüncü macerası.  Yazarlığının yanı sıra müzisyen de olan Kiremitçi, müzik dünyasına dair ayrıntılarla süslü Tehlikeli Şarkılar'da iyi bildiği bir dünyayı anlatmanın konforu içinde. Bu ara yazarlarla yapılan söyleşi videoları izliyorum. Bu videoların birinde, yazar bildiği şeylerden yola çıkarak kurmalı romanını diyordu severek okuduğum bir isim. Bir diğer söyleşide ise, gene severek okuduğum başka bir isim, ben bilmediklerimi araştırıp kurarım romanlarımın çatısını diye açıklıyordu alem...

Gençliğin O Yakıcı Mevsimi / Erendiz Atasü

Cumhuriyet Gazetesi'ndeki makalelerinden tanıdığım Erendiz Atasü'nün 1999'da yayınlanan romanını okudum. Klasik akışlı romanları sevenleri üzecek bir tarzı var eserin. Zamansal sıralama da anlatıcı da sık sık değişiyor.  1970ler, üniversite olayları, gençlik hareketi, kadın erkek ilişkileri, benlik bölünmesi gibi bir çok konuya dair söyleyecek sözü var romanın.  Kullanılan kelimelerden midir cümlelerin yapısından mı tam emin olamadım ama okuması pek kolay olmadı. Kimi paragrafları ilk okuduğumda anlayamadığımı fark ettim.  İster roman olsun ister öykü, kurgu eserlerde bir sonraki sayfa - bölüm, neler olduğunu merak ettirecek yapının varlığı şart gibi geliyor bana. Gençliğin o yakıcı mevsiminde bu merak ögesini bulamadım. Romanı  okurken aklıma seneler önce izlediğim Sarı Tebessüm adlı film geldi. Şahika Tekand, Levent Özdilek ve Mahir Günşiray'ın başrolleri paylaştığı Seçkin Yasar'ın yazıp yönettiği filmde sevgi ve cinsellik konuları işleniyordu.  Erendiz Atasü...

Borusan Contemporary

İstanbul, sürprizlerle dolu bir şehir. Önünden her geçişimizde manzarası ne kadar güzeldir diye düşündüğümüz Borusan Holding'in binasının hafta sonlarında ziyarete açık bir modern sanatlar galerisine dönüştürüldüğünü ise dün öğrendik. Perili Köşk olarak bilinen Yusuf Ziya Paşa yalısının terasına kadar çıkabiliyorsunuz, eğer öğrenci için 75 TL, yetişkin için ise 150 TL öderseniz. Bu giriş ücretlerinin Şubat 2023 için geçerli olduğu bilgisini ekleyeyim. En güncel halini elbette web sayfasından öğrenebilirsiniz.   Süreli sergilerin yanı sıra binanın farklı odalarına dağıtılmış onlarca eseri de görebiliyorsunuz Borusan Contemporary'de. Modern sanatın bana hitap etmediğini, gezdiğim her sergide, gördüğüm her işte bir kez daha anlıyorum.  Müze / galerinin kafesi de bulunuyor. Kafedeki fiyatlar yüksek. Boğaz kenarındaki bir kafe olduğunu düşününce belki normal karşılamak gerek. En azından bilet almış olanlara indirim uygulansa güzel olurdu diye düşündüm. Kafeye giriş için bile...

emekli günlerinde futbol

Ogün Hoca ile TRT'de TRT'de son çalıştığım birim TRT Spor'du. Futbolu oynamayı, basketbolu ise izlemeyi seven birisi için, sabahtan akşama futbolun konuşulduğu yayınlarda, rejide teknik yönetmenlik yapmak zor olmuştu ilk günlerde. Zamanla alıştım, sonraları sevmeye başladım. Haftalık rutinlerle tekrar eden bir döngü, futbol maçları. Sıradan hayatlarımıza heyecan katan bir alışkanlık. Hele maçlara gidenlerdenseniz, arkadaşlarla paylaşılan ortak hedeflerin mutluluğu... Bir seneye yaklaşan emekli günlerimde futbol izlemeye devam ediyorum. Bu kez süper lig maçları değil, canlı izlediklerim. TRT Spor'un yayınladığı birinci lig maçlarını takip ediyorum. Altay, Göztepe, Sakarya... Bir zamanlar süper ligde top koşturan bu takımlar artık birinci ligde mücadeleye devam ediyorlar.  Eyüpspor açık ara süper lige doğru yol alıyor. Bu sene lige veda etmesi muhtemel İstanbulspor'un yerine gene bir İstanbul takımının gelecek olması üzücü. Bu gidişle süper lig, bölgesel lige dönüşece...

5G Yayıncılık

Dün, Rohde & Schwarz tarafından düzenlenen 5G Yayıncılık adlı sanal yuvarlak masa toplantısına dinleyici olarak katıldım. Almanya ve Fransa deneyimlerinin anlatıldığı etkinlikte çip üreticisi Qualcomm'un paylaştığı vizyon da oldukça ufuk açıcıydı. İlerleyen günlerde etkinliğin kaydı paylaşılırsa, bu yazıya bağlantısını ekleyeceğim. Bu yazıda 5G üzerinden yayıncılığın ülkemiz için önemini değerlendirmeye çalışacağım. Ancak öncelikle filmi biraz geriye sarmamız şart. Bugün Avrupa'da sayısal karasal televizyon şebekesini kurmamış, Türkiye'nin dışında, bir ülke yok. Bir çok Avrupa ülkesinde önce DVB-T, ardından DVB-T2 şebekeleri kuruldu. Kimi ülkeler DVB-T şebekesini pas geçip doğrudan DVB-T2 şebekesini devreye aldı. Televizyon yayınlarını izleyicilere ulaştırmak için kablo ve uydunun yanı sıra sayısal karasal vericiler, sadece Avrupa ülkelerinde değil, tüm dünyada kullanılıyor.  Ülkemizde sayısal karasal televizyon şebekesi ise yok. Neden yok, ne zaman kurulmasından vaz g...

Kadıköy Sevgilim / Ahmet Erol

2024 yılının ilk ayında bitirdiğim beşinci roman oldu Kadıköy Sevgilim. Ahmet Erol'dan okuduğum ilk eser. 2004 senesinden bu yana, bitirdiğim neredeyse tüm kitaplara dair notlarımı paylaşıyorum blogumda. Kadıköy Sevgilim'e ilişkin notlarımı ise yazmasam mı acaba diye çok düşündüm.  Günler süren gidip gelmeler, yazıp silmelerin sonunda okumakta olduğunuz yazıyı hazırladım.  Epsilon Yayınları'ndan Haziran 2021 tarihinde çıkan 195 sayfalık roman, anlatılanların tamamen hayal ürünü olduğu notuyla karşılıyor okuyucusunu. İçerikle ilgili notlarıma geçmeden ömrünün önemli bir bölümünü Ankara'da, bir yılını ise Paris'te geçiren birisi olarak; Gençlik Parkı'ndaki havuza göl denildiğine ilk kez tanıklık ettiğimi, Ankara Adliyesi'nin Sıhhıye'deki binasının yapımına 1978'de başlandığını ve 1987'de hizmete açıldığını ve  Paris merkeze 45-50 dakika mesafede balıkçı köyünün olmadığını  belirteyim. Bu bilgileri neden eklediğimi romanı okuma keyfini bozmamak adın...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Hac / Paulo Coelho

Bugüne kadar hiçbir eserini okumadığım yazarlardan birisiydi Paulo Coelho. Siz sormadan söyleyeyim, henüz Simyacı'yı okumadım. Hac, Simyacı'nın da yazılmasına vesile olan bir hac yolculuğunu anlatıyor. Yolculuk, Santiago yolu ya da el Camino de Santiago olarak bilinen farklı rotalarda ve farklı yönlerde yapılabilen uzun, yüzlerce kilometrelik, bir yürüyüşten oluşuyor.  Hac'ın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım'ın Ev adlı romanı geldi. Ev'de de romanın kahramanı Santiago yolunu, farklı bir yönde ve rotada yürüyordu. Coelho'nun romanı ne kadar kurgu ne kadar anı tam anlaşılmıyor. Metaforik anlatımlar olarak okuyabileceğiniz kimi olaylar belki de gerçekten yaşandı. Bu bakımdan ilgi çekici ve korkutucu. İnsanın kendiyle yüzleşmesi için geçmesi gereken aşamalar gibi sıralanmış bölümler. Arada yapılacak egzersizler ayrı başlıklar halinde sunulmuş. Bu bakımdan kişisel gelişim kitabı olarak da okunabilir.  Coelho'nun diğer eserlerini okumak için bir he...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Yirmi Yıl Sonra Gelen Misafir

Kuşlar, horozlar, eşekler hepsi kendi dilinde güneşi selamlarken, biraz daha uyuyabilsem diye uğraşmak boşunaydı.  Haydi kalk bakalım, diyor hepsi. Güneş doğdu, gün başladı. Yapılacak onca iş seni bekliyor. Misafirin de gelecek, hem de. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum yer yatağından, serin sabah havası yüzüme hafifçe çarpıyordu. Çaydanlığın içinden yükselen buhar sesini duyunca mutfağa yöneldim. Annem erkenden kalkmış, sobayı da yakmış, her şey hazır gibiydi. Misafirin kim olduğunu hâlâ söylememişti ama yüzündeki gizemli gülümseme merakımı daha da artırıyordu. Bahçeye çıkıp tavuklara yem verirken aklım hep o yaklaşan misafirdeydi. Evin küçüğü olsam da benim de yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. Tavukların yemlenmesi sabah rutinim arasında. Yemlerini verdikten sonra yumurta var mı kontrolü de bende. Abim ve ablam gibi okula gitmiyorum henüz. Misafir kaçta gelecek acaba? Saat sekizi biraz geçiyordu, uzaklardan tozlu bir araba sesi gelmeye başladı. Yokuştan çıkan eski model minibüsü...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Klasik televizyonlar ne zaman biter?

Klasik televizyon yayıncılığının biteceğine dair bir öngörüde bulunmuştum . 2013 ve ardından 2018'de bu konu üzerinde görüşlerimi paylaşmıştım. O yazılarımda klasik TV yayınlarının giderek sönümleneceğini ve platformların baskın hale geleceğini ileri sürmüştüm.  Aradan geçen sürede bu öngörümün bir noktaya kadar gerçekleştiği, ancak klasik TV yayınlarının sürdüğü tespitini yapmak yerinde olur. Platformlar ve YouTube, video içeriği tüketmek için yeni neslin ilk tercihleri olmakla birlikte, 50 + yaşlardakiler için klasik TV hâlâ önemli.  20 sene sonra bu yazıyı yeniden güncellersem, klasik TV'lerin döneminin biteceği öngörümün gerçekleştiğini yazarım diye düşünüyorum.

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...