Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Neredeyse 45 sene Ankara'da yaşadım. İstanbul'a taşınalı ise 2 sene kadar oluyor. Ankara'dayken, Ankara'dan başka yerde yaşayamam diye düşünen, şehri çok seven birisiydim. Hatta şairin dediği Ankara'nın en güzel yanı İstanbul'a dönüşü sözünü İstanbul için dillendirirdim, her İstanbul seyahati sonrası.
İstanbul'a taşınınca fikrin değişti mi diye sorarsanız şair haklıymış demekle yetinebilirim. Onca anıya, yaşanmışlığa karşın Ankara'nın en güzel yanı, benim için de artık, İstanbul'a dönüşü.
Günün her saati, neredeyse her noktasında trafik yoğunluğu olan, toplu taşıma araçlarına ise sabah erken ve akşam iş çıkışı saatleri kalabalık yüzünden zor binilen, merkezlerindeki her caddesinden her milletten insan seli akan, pahalı, havası gittikçe kirlenen bir şehir için insan neden böyle düşünür?
İstanbul, tüm hengamesine tüm kaotik yapısına karşın, hatta belki hengamesi ve kaotik yapısı sebebiyle çok sürprizli ve eğlenceli bir şehir. İmparatorluklara başkentlik yapmış olmanın getirdiği tarihi doku ve yaşanmışlık, her ne kadar artık sayıları çok azalmış da olsa, farklı din ve dillerdeki vatandaşlarının oluşturduğu kültürel zenginlik, sanatsal etkinliklerde hâlâ başkent özelliği ve elbette ne kadar bozulsa da doğal güzellikleri, boğazı - koruları - sahilleri ile İstanbul, bambaşka bir şehir.
Ankara'da üniversiteyi okuyup İstanbul'da çalışmaya başlayan ve ardından Avustralya'ya giden bir arkadaşım ile Kadıköy'de otururken, herkes gitmek için uğraşırken sen neden döndün diye sormuştum. İstanbul'u özledim yanıtı çok şaşırtmıştı. Bu konuşmayı yaptığımız dönem Ankara'da yaşıyordum. Yanıtından hiç bir şey anlamadığımı söyleyince, İstanbul bir virüs gibidir, her bünyede tutunamaz ama bir şekilde senin bünyende yaşamaya başlarsa, kurtuluşun da olmaz demişti. Sanırım haklıymış.
Ankara ile ilgili gerçek fikirlerimi ise bu yazıda paylaşmayacağım. Hem 45 senemi geçirdiğim şehrime haksızlık etmekten çekiniyorum hem de şehrin başkent ilan edilmesinin arkasındaki, bence, tarihsel nedenlere dair tespitlerimin doğruluğundan emin değilim.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.