Bu uzun ve muhtemelen gereksiz girişim ardından gelelim Bir Bilim Adamının Romanı Mustafa İnan adlı biyografiye. 1911 - 1967 seneleri arasına bir çok şeyi sığdıran Prof. Dr. Mustafa İnan'ın yaşamını, bilime ve hayata bakışını akıcı bir dille romanlaştırarak aktarmış Oğuz Atay. İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu bir inşaat mühendisi olan Atay'ın da hocası olmuş İnan. Eserin son sözünü yazan Mustafa Hoca'nın oğlu Hüseyin İnan'ın belirttiğine göre kitap, bir çok kişinin akademik çalışma yapmaya heves etmesini sağlamış.
Mustafa İnan, iyi bir mühendis, iyi bir akademisyen ve idareci olmasının yanı sıra kelimelerin kökenleri, dil bilimi, müzik, edebiyat gibi mesleğinin dışındaki alanlara dair de çok okumuş ve anlatmış. Yahya Kemal'in sohbetlerinin vazgeçilmez konuğuymuş. Bu günlerde sinemalarda gösterilen ve epey ses getiren, benim de dün izlediğim, Oppenheimer'a dair tespitlerini okumak ilginç oldu. Benzer tarihlerde dünyanın farklı coğrafyalarında farklı ailelerde doğan iki bilim insanının hayat çizgisinin ne kadar farklı olduğuna dikkat çekmiş Oğuz Atay. Başlangıç noktası önemli diyor romanda.
1911'de İmparatorluğun son günlerinde doğan iki dünya savaşı gören, bence talihsiz, kuşağın bir ferdi Mustafa İnan. Yokluklar, yoksunluklar ve sorunlarla boğuşarak geçmiş hayatı. Üniversitede akademisyen olarak kazandığı para kıt kanaat geçinmesine anca yeterliymiş. O dönemde de futbolcular çok kazanıyormuş demek ki romanda buna dair göndermeler de var.
Mustafa İnan'ı tanıtmak bakımından çok başarılı olsa da roman tekniği bakımından çok beğendiğimi söyleyemem. Anlatıcı olarak seçilen orta yaşlı profesör ile anlatılanları dinleyen, okula yeni gelmiş öğrencinin roman kurgusunda bir yerleri yok meselâ. Belki bu romanın yazılış hikayesini romanlaştırsaydı Atay, daha ilginç bir okuma sunabilirdi. Anlatan orta yaşlı profesör yerine Jale İnan, dinleyen yeni öğrenci yerine Atay kendisini roman karakteri olarak ekleseydi meselâ. Sonuçta 1975 senesinde yayınlanan bir eseri, böyle değil de şöyle yazılsaydı diyerek eleştirmek, hele benim gibi sadece bir okuyucunun buna kalkışması, haddini aşmaktan başka bir şey değil.
Son olarak, bilimsel çalışmaları herkese sevdiren ve bu yolda ana akım bir televizyon kanalında Teke Tek Bilim adlı programı yapan Fatih Altaylı'nın adını anmadan bitirmek istemedim. Bilimsel araştırmalara merak uyandıran ve insanları bilimsel çalışmalar yapmaya teşvik eden Teke Tek Bilim, bence yeni Mustafa İnan'lar yetişmesine vesile oluyor.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.