Genelde aşk hayatındaki yenilikler için kullanılan bir deyim olsa bile, benim durumum için de geçerli diye düşündüm ve yazının başlığına "ikinci bahar"ı ekledim. Dile kolay 25 sene devlet memuru olarak çalıştım. Emeklilikte yaşa takılanlardan birisiydim son senemde. Düzenleme ile emekli olabildim ancak düzenlemenin gündemine bile almadığı maaş bağlama katsayılarındaki değişiklikler sonucu, çalışırken kazandığımın yarısının altına düştü gelirim. Hem bu yüzden, hem de "daha yapabileceklerim var" dediğim için bir haftasonu süren emekli günlerimin ardından yeniden çalışma hayatına döndüm.
25 sene kamusal hizmet sunan bir kuruluşta, artık adını söylememin hiç bir sakıncası yok, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu'nda, çalışınca özel sektöre uyum sağlayabileceğimden emin değildim. Neyse ki karşıma Kadir Has Üniversitesi'ndeki pozisyon çıktı. Böylece hem severek ve ilgi duyarak çalıştığım yayıncılık sektöründe kaldım hem de özel sektörün kâr odaklı dünyasının uzağındayım.
Kadir Has Üniversitesi'nde Yaratıcı Endüstriler Platformu bünyesinde Avrupa Birliği fonu ile kurulmakta olan FabriKHAS adlı medya merkezinin teknik konularında birikimimi paylaşıyorum. 25 sene medya dünyasında çalışmanın en büyük avantajı sektörde iş yapan firmalar ve kişileri tanımak. Her konuyu, uzmanı kadar iyi bilmek mümkün değil. Ancak doğru kişilere ulaşacak bağlantılar, bir çok sorunu ortadan kaldırıyor.
İlk ay, her seferinde şaşırarak ve hayıflanarak geçti desem yeridir. Şaşkınlığımın nedeni doğal karşıladığım, artık kanıksadığım, sessiz bir kabullenişle boyun eğdiğim ve farklı motivasyonlar arayışına giriştiğim bir çok "durum" aslında hiç de doğal değilmiş. Projeler ilerlerken fikrimin sorulmasını yadırgamadım ancak fikrimin dinlenmesi ve uygulamaya geçirilmesi karşısında epey şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
Hayıflanma sebebimi sanırım tahmin etmişsinizdir. Daha önce, çok daha önce değiştirmeliydim işimi. Belki 2002'de, belki 2012'de ama kesinlikle daha önce, moda tabirle, "konfor alanımın dışına çıkmalıydım" Ancak kelimeyi dikkatli seçtim, pişmanlık değil bendeki duygu, sadece hayıflanma.
Hep söylediğim gibi, önümüzdeki maçlara bakacağız. Doğrudur, kolay goller yedim hayattan. Ancak yapacak bir şey yok. Maç 90, hayat bilinmez bir dakika. Son düdüğe kadar mücadeleye devam. Belki yenileceğim, artık yenmek - yenilmek hayatta ne anlama geliyorsa, ama taraftarlar, ki bu analojide taraftar kim bilmiyorum, iyi bir maç izleyecekler...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.