Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okumaya devam ediyorum. Muhtar Özkaya Kütüphanesi sayesinde, Karaosmanoğlu'nun farklı eserlerine, ücret ödemeden, erişebiliyorum. Nur Baba'dan önce Hüküm Gecesi ile Sodom ve Gomore adlı romanlarını okumuştum. Her iki roman da Osmanlı'nın son dönemi ile Cumhuriyet'in ilk senelerine dair, gerçek olaylar üzerine kurgulanmış eserlerdi. Özellikle Hüküm Gecesi, belgesel nitelikte bir roman sayılabilir sanırım.
Nur Baba ise Karaosmanoğlu külliyatı içerisinde de farklı bir yere sahip. Belgesel diye nitelendirilebilecek özellikler var. Yazarın yaşam öyküsünde bir dönem Bektaşi dergahına devam ettiği yazılı meselâ. Romanın yayınlanmasının ardından gelen tepkilere karşılık olarak Yakup Kadri Bey, yazdığının sadece bir roman olduğunu ve buna göre değerlendirilmesi gerektiğini belirten açıklamalar yapmış. İletişim Yayınları, 1983 yılından itibaren bastığı romanın ilk baskısı 1922 yılında Akşam Matbaası'ndan çıkmış. Tefrika hali 1914 - 1915 yıllarında yapılmış. Benim okuduğum 2014 yılı tarihli 19. baskısıydı. Romanın başına Yakup Kadri Bey'in ilk izah ve ikinci izah başlıklı iki açıklaması konulmuş.
Nur Baba, İstanbul'da, 1920'li yıllarda bir Bektaşi dergahında yaşanılanları anlatıyor.. Yazar, her ne kadar metnin kurgu olduğuna, yazılan karakterlerin gerçek hayattakilerle benzerliğinin tesadüften ibaret olduğunu açıklasa bile anlatılanlar pek yenilir yutulur cinsten değil. Bölüm başlıkları bile kışkırtıcı seçilmiş: Bir Bektaşi Tekkesinde Mumlar Nasıl Söndürülür? ile açılıyor.
Sonuçta yazarın sözüne itibar edip, anlatılanın roman olduğunu kabul etsek bu kez sürükleyici olmayan, bölümler arası kopuklukları bulunan, karakterleri tek boyutlu, kötüler sadece kötü olan vasat bir roman. Belki Nigar karakterinin derinlemesine tahlilini okumak keyif verebilir. Bu arada, Karaosmanoğlu'nun ilk romanı olduğunu da bu yazıya eklemek gerek.
Nur Baba'yı okurken aklıma hep Gazel adlı roman geldi. Nihal Yeğinobalı'nın eserinde tarif ettiği Mirganköy'deki yalı ile Nigar Hanım'ın yalısını fazlasıyla benzer buldum.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.