Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Fazla bir şey yazmaya gerek var mı bilemiyorum.
Hâlâ aktif olan, 18 yaşında kaç blog var, onu da bilemiyorum.
"Fenerbahçe-Trabzonspor maçı öncesi" başlığı ile 17 Kasım 2004 tarihinde merhaba demiştim.
Arada kısa süreli kesintiler olsa bile,
398 kitap notu,
369 teknik etiketli yazı,
137 gezi notuyla
en önemlisi benim kişisel arşivim oldu...
Sadeceozgur.blogspot.com olarak başlamıştı macera...
Bugün aynı hizmet sağlayıcı ile devam ediyorum yolculuğa, artık kendi alan adım da var....
Daha ne kadar devam eder diye sorarsanız,
uzunca süredir kaç kişi okuyor diye bakmıyorum,
zaten öyle yorumlarla dolu değil yazdıklarım.
Sözün özü, birileri okur mu diye düşünerek yazmıyorum...
Sıkılana kadar yazacağım,
Sıkılınca ara vereceğim,
Sonra, gene yazacağım...
Siz de okursanız,
Okumak istediklerinizi yazarsanız,
Daha da keyifli olur yolculuk...
Nice senelere... 🧿
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.