Eğer bir romansa elimdeki, 50 - 60 sayfa ile başlıyorum okumaya. Sonra zaman buldukça, 50 - 60 sayfa ile sürdürüyorum okumayı. Herkes Herkesle Dostmuş Gibi'yi aldığımda, 114 sayfalık eseri iki okuma seansında bitireceğimi düşündüm. Tam üç kez yeniden başladım okumaya. Her seferinde 30 - 40 sayfa okuyup, kenara koyuyordum. Sonra fark ettim ki bu eseri tek seferde okuyup bitirmem gerekiyordu. Sonunda dün gece, tam da düşündüğüm gibi, iki saatte okuyup bitirdim.
Bu kadar etkileyici bir kalemle bu kadar geç tanışmamın hüznünü hissettim, satırlar ilerledikçe. Gene bir novella, Herkes Herkesle Dostmuş Gibi. Türkçe'de benzerine rastlamadığım bir üslup ile yazılmış. Öykü başlayıp ilerlerken, "kahramanın" karşısına çıkan, ilgisiz görünen bir kişiye atlıyor metin ve böyle böyle devam ediyor, 114 sayfa, tek bölüm, sıradışı bir kurgu... Bana Barış Bıçakçı'yı öneren arkadaşıma teşekkür ettim bugün. İlk sorusu, bitirebildin mi oldu. Üç kez başlayıp, ilerleyemediğimi, sonunda tek seferde okumam gerektiğine kadar verdiğimden bahsettim. Kendisi de sıkı bir okuyucu olan arkadaşım ise üç kez başlayıp pes ettiğini söyledi.
Novellanın kahramanı kim derseniz yanıtım tek: Ankara. Kentin sokakları, parkları, mekânları, birahaneleri... Benim de günlerimi, aylarımı, senelerimi geçirdiğim Ankara'yı başka bir yazarın gözünden okumak çok keyifliydi.
Oğuz Atay'ın kalemini anımsadım Bıçakçı'yı okurken. Çok keyif aldım. Hatta diyebilirim ki 2022'de okuduğum en etkileyici eser Bıçakçı'nın novellası oldu...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.