O kadar çok kitabını okuyup, bugüne kadar bloga eklemediğim başka bir yazar var mıdır bilemedim. Cümleyi yazarken bir yandan düşünüyordum ve fark ettim ki Hermann Hesse'nin yanısıra Boris Vian'dan da bir çok kitap okudum ve blogda sadece bir eserinden bahsettim. Neyse, geç olsun güç olmasın diyerek Bozkırkurdu hakkındaki notlarıma başlayayım.
Hesse'den blogda söz etmemiş olmamın nedenini tahmin etmişsinizdir, doğru bildiniz... Her iki yazarı okuduğumda, blog yazmaya başlamamıştım henüz. Blog yazmasam bile, o günlerde de kitaplara dair notlar alıyordum. Bu yazıyı hazırlarken o notlarımdan yararlandım.
Bozkırkurdu, belli bir yaştan önce okunduğunda tam anlaşılamayacağını düşündüğüm romanlardan. Çeviri eserlerde, çevirmen de önemli oluyor. Almanca yazılan eserlerde Kamuran Şipal ve Ahmet Cemal'in çevirileri varsa onları tercih ediyorum. Bozkırkurdu'nu Kamuran Şipal çevirisinden okumuştum.
Romanın hissettirdiklerinden bahsetmek istiyorum bu yazımda. Sonuçta romanın anlattıklarını farklı platformlarda okuyabilirsiniz. Üniversiteyi bitirmek üzere olduğum 1995 yılının başlarında okumuştum bu eseri. Bozkırkurdu, hayatımın "tanımlı" bölümünün bitip, "doğaçlama" döneminin başlayacağı günler yaklaşırken kafamda beliren düşünceleri iyice karmaşıklaştırmıştı. Cümle, gereğinden uzun olunca, toparlaması zor oluyor. Hemen berraklaştırmaya çalışayım...
"Tanımlı bölüm" olarak belirttiğim şey, iyi lise - iyi üniversite ile süren "eğitim" dönemi... Ankara Atatürk Anadolu Lisesi ve ardından Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektrik - Elektronik Mühendisliği bölümü ile ömrümün ilk 20 senesi, olması gerektiği gibi geçmişti. Kalan bölümünün nasıl geçeceğine dair ise hiçbir fikrim yoktu. Dört sene boyunca üniversitede aldığım eğitimin, hayatımın geri kalanında yapacağım işe dair olduğunu bile anlayamamış, seçtiğim bölümü sevememiş, değişiklik yapmak için ise kılımı kıpırdatmamıştım. O günleri çok net hatırlıyorum hâlâ.
Üniversitede bir senesi daha olan, o dönemki sevgilim sormuştu nasıl bir işte çalışmak istiyorsun diye sorduğunda çok şaşırmıştım. Şaşkınlığımın nedeni, bu soruyu kendime hiç sormamış olmamdan kaynaklanıyordu. Çalışmak, bir iş yerinde sabahtan akşama kadar "beklemek"... Bunun için mi okudum ben?
İşte böyle bir ruh hali ile okudum Bozkırkurdu'nu... Peki, okuduğum dönem aldığım notlarda ne yazılır? Onu da notları bulunca aşağıya ekleyeceğim.
Hermann Hesse'nin Bozkırkurdu'nun notlarını eklemek için biraz beklediğimi itiraf ediyorum. Blogumda, hakkında not eklediğim 400. eser, Bozkırkurdu oldu bu bekleme sayesinde....
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.