Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Hem sevgili okurumu bir nebze olsun sevindirmek hem de yazının başlığında yer alan Sanal Gerçeklik konusundaki kafa karışıklıklarını gidermek adına bir dizi yazı yayınlamaya karar verdim. Blogun düzenli takipçileri ve beni özel hayatta tanıyanlar zaten biliyor, 25 senedir yayıncılık sektöründe çalışan bir yüksek mühendisim. Sektörde bunca deneyime sahibim gene de yeni öğrendiğim, öğrenmeye gayret ettiğim konular oluyor. Sanal gerçeklik de bunlardan birisi.
Bu yazı dizisi boyunca okuyacağınız sanal gerçeklik, yayıncılık dünyasında kullanılanı. Bir de "consumer electronics" dünyasının sanal gerçekliği var, şu kafanıza bir cihaz takıp, ne yöne dönseniz size gerçekmiş gibi gelen bir görüntü izlediğiniz sanal gerçeklik var. O, bu yazının konusu değil.
Madem bu yazıyı teknik olarak etiketledim o zaman konuya kısa bir giriş yapıp, devamı haftaya diye bitireyim. Öncelikle sanal gerçeklik, yayıncılık dünyasının yabancısı olduğu bir konu değil. Sizi tarihi bilgilerle sıkmak istemiyorum. Mavi perde önünde görüntü çekip, maviyi videodan silip istenilen farklı bir videoyu eklemek ilk kimin aklına geldi sorusunun yanıtını merak etmiyorsunuzdur.
Yukarıdaki paragrafta bahsettiğim gibi aslında teknoloji yeni değil. Ancak günümüzde sanal gerçekliğin geldiği nokta hayallerin çok ötesinde. Artık çok kameralı, kameraların hareket edebildiği, sunucunun sanal objelerin önüne ve arkasına geçebildiği sanal stüdyolar oluşturulabiliyor. Bir diğer fark ise artık silinen renk mavi değil yeşil. Peki silmek ne demek? Silinen ne? Key nedir? Key'lemek ne demek? Key'lemek sadece renk tabanlı mı oluyor yoksa obje tabanlı silme de mümkün mü? Tüm bu soruların yanıtları Sanal Gerçeklik - Key'leme işlemleri başlıklı yazımda, bir terslik olmaz ise, haftaya bugün blogda...
Daha fazla devam etmeden bu yazı dizisini hazırlarken faydalandığım web sayfalarının bağlantılarını paylaşayım:
https://www.zerodensity.tv/case-studies/
https://academy.zerodensity.tv/
https://tech.ebu.ch/docs/factsheets/Virtual_Reality_v2.1.pdf
https://docs.ncam-tech.com/ncam-reality
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.