Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet Samim, Enver ve Cemal Paşalar ile Tâlat Bey gibi gerçek kişiler de romanda karakter olarak yer alıyor. Bu haliyle kurgu ile gerçeğin harmanlandığı bir eser var karşımızda.
Roman, sadece tarihi olayları anlatmıyor. Trajik bir finalle biten bir aşk hikâyesi de Hüküm Gecesi'nin güçlü yanlarından. Okuyanı mekânın içinde hissettiren betimlemeler, çarpıcı benzetmeler, vurucu karakter tahlilleri ile Yakup Kadri Karaosmanoğlu bence hak ettiği ilgiyi görememiş kalemlerden.
Osmanlı'nın çözülmeye başladığı, İttihat ve Terakki'nin en önemli hedefi olan Sultan II. Abdülhamit'i tahttan indirmeyi başardığı bir dönem 31 Mart sonrası. İkinci meşrutiyetin ilanı ile başlatmak daha doğru belki de. Bu geçiş dönemi, imparatorluktan kopmaların da başladığı, isyanlar ve savaşlarla geçiyor. Tarih derslerinden de hatırladığımız Libya'nın İtalyanlarca işgali ve ardından gelen, 12 adayı kaybettiğimiz Lozan - Uşi anlaşması; Balkan Savaşları ve Edirne'yi zor kurtarışımız; son olarak 1914'te başlayan 1. Dünya Savaşı... İşte tüm bu savaşlar döneminin hemen öncesi ve bir ölçüde başlarında, Osmanlı'nın başkenti İstanbul'daki yaşama dair bir çok bilgiyi de içeren muhteşem bir eser Hüküm Gecesi.
Benim en çok etkilendiğim bölüm Hüküm Gecesi ismini taşıyan bölümdü. Kahramanımız Ahmet Kerim'in iç seslerini ve kendisiyle hesaplaşmasını okuduğumuz bu bölümü herkese öneriyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.