Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Pek kıymetli okuyucularım. 2019 yılında yazmaya başladığım ve uzunca süre nereye varacağını bilemediğim için bloğun derinliklerinde parça parça kalmış Ali Bey, sonunda toparlanıp bir öykü haline geldi. Önce burada, ardından Dr. Kaan Arslanoğlu'nun insanbu.com sitesinde yayınlandı.
Ali Bey'in macerası ise bitmek bilmiyor. Öykü, kısa romana dönüşüyor. Şimdilik 23 A4 uzunluğunda, bittiğinde muhtemelen 80 - 90 sayfalık bir kısa roman olacak.
Seneler boyunca yazıp anlatmaya çalıştığım sayısal karasal televizyon yayıncılığı konusu, romanın ana eksenini oluşturuyor.
Romanın finalini ben de merak ediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.