Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Pek kıymetli okuyucularım. 2019 yılında yazmaya başladığım ve uzunca süre nereye varacağını bilemediğim için bloğun derinliklerinde parça parça kalmış Ali Bey, sonunda toparlanıp bir öykü haline geldi. Önce burada, ardından Dr. Kaan Arslanoğlu'nun insanbu.com sitesinde yayınlandı.
Ali Bey'in macerası ise bitmek bilmiyor. Öykü, kısa romana dönüşüyor. Şimdilik 23 A4 uzunluğunda, bittiğinde muhtemelen 80 - 90 sayfalık bir kısa roman olacak.
Seneler boyunca yazıp anlatmaya çalıştığım sayısal karasal televizyon yayıncılığı konusu, romanın ana eksenini oluşturuyor.
Romanın finalini ben de merak ediyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.