Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum. Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte. Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor. Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...
O kadar uzun zaman oldu ki, artık gelmeyecek zannetmeye başlamıştım. Oysa senelerdir bir görünüp bir kayboluyordu. Bu kez ayrılığı gereğinden uzun sürdü. Onu suçlamıyorum. Hiç sevmediği bir çok şey geldi başına. Hayatında değişik olsun istemezdi meselâ. Hem iş yeri hem yaşadığı şehir değişti aynı anda. Plansız, habersiz denecek kadar kısa sürede bir de.
Şehirde dolaşmaya, Ankara sokaklarını arşınlamaya bayılırdı. Artık Ankara'dan 450 km uzaktaydı. Arada gitse bile ne Ankara eskisi gibi ne de kendisi. Sinema, tiyatro, bale, opera desen yok pandemiydi yok uzaktı yok trafikti...
Her zaman yaptığı gibi yaptı gene. Birden ortaya çıktı. Eski neşesi, susmak bilmeyen çenesi ve eksilmeyen enerjisiyle.
Hoşgeldin, keyifli yanım...
Özlemişim seni...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.