Bir daha arasam, acaba gelmiş midir eve? Gene annesi çıkarsa ne diyeceğim? Konuşmadan kapatsam ayıp, onu sorsam, evladım daha bir saat önce de aramadın mı dese ne cevap vereceğim? Kartta kaç kontür kaldı onu da bilmiyorum. Kartı takınca gösterirdi eskiden, bozulmuş bu galiba, arama başlamadan göremiyorum kaç kontürün kaldığını. Öylece kalakaldım pastanede. Birden hışımla kalkıp gitti. Oysa daha yeni oturmuştuk. Çaylarımızı söyleyip pasta sipariş etmiştik. Çayın gelmesini bile beklemedi. Bu soğukta eve dönmüştür diye düşünüyorum ama kim bilir belki siniri yatışsın diye dolaşıyordur. Ne kadar da aptalım. Öyle pat diye sorunca afalladım. Lafı ağzımda geveledim. Sonra o da kalkıp gitti. Neyse, bir saatten fazla geçti. Bir daha çevireyim numarayı. Belki dönmüştür.
Ernesto Sabato'nun Tünel isimli romanını Pınar Savaş İspanyol'cadan tercüme etmiş. Ayrıntı Yayınları'nın 2000 yılında yayınladığı, 140 sayfalık ilk baskısından okudum. Son yıllarda okuduğum etkileyici romanlardan birisiydi.
İlk cümlesiyle birlikte romanın hem anlatıcısı hem de baş karakteri ressam Juan Pablo Castel'in Maria Iribarne'nin katili olduğunu öğrenmek şaşırtıcı bir başlangıçtı. Aşk ile saplantıyı, sevmek ile sahiplenmeyi bir sanma böylesi trajik sonlara yol açıyor. Varoluşçu yazarların eserlerini seviyorsanız Sabato'nun Tünel'ini de seversiniz.
Keyifli okumalar dilerim.
Paylaşım için teşekkürler
YanıtlaSil